Monomyth: Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

Bir film izlediğinizde veya bir kitap okuduğunuzda “Şimdi başına bu gelecek.” demenize sebep olan şeyin monomyth olduğunu biliyor muydunuz?

Monomyth, bütün hikâyelerin ve mitlerin ortak bir temada açıklayan bir kavram ve ilk defa Joseph Campbell tarafından ortaya atılmış. Amerikalı bir yazar olan Campbell, bu kavramı Kahramanın Sonsuz Yolculuğu kitabında birçok mitolojik öyküyü, arketipi kullanarak Jung odaklı bir yaklaşımla okuyucuya sunuyor. Her ne kadar kendisine tamamen Jungian (Jungçu) diyemesek de kitabında Jung’un arketiplerini kullandığını görmek mümkün. Monomyth’le ve Kahramanın Sonsuz Yolculuğu ile ilgili biraz daha fikir edinmek isterseniz yazıyı okumaya devam edebilirsiniz. 

Kitap üç ana başlığa ayrılıyor: Yola Çıkış, Erginlenme ve Dönüş. 

1.     Yola Çıkış

Kahramanımızın beklenmedik bir olayla, tetikleyici bir olayla, yola çıktığı bu bölümün ilk kısmına “Maceraya Çağrı” diyor Campbell. Sıradan bir günde sıradan zannetiğimiz kişinin başına gelen o olayla başlıyor hikâye. Devamında karakterin bu çağrıyı kabul edip etmeme konusunda yaşadığı iç çatışma ise “Çağrının Reddedilişi”. Yazarın hikâyesini yazarken buraya çok önem atfettiğini göremezsiniz çünkü karakterin daha yaşayacak o kadar çok şeyi vardır ki birkaç diyalogda karakterin çağrıyı kabul ettiğini görürsünüz. Belki bu diyaloğu kurduğu kişi kendisinden daha yaşlı ya da daha bilgedir: “Doğaüstü Yardım”. Yüzüklerin Efendisi izlediyseniz bu kişinin Gandalf olduğunu tahmin edebilirsiniz. Karakter konuşmasını yapar, yolculukla ilgili kendi iç çatışmasını çözer ve ilk eşiği aşar.

Frodo ve Gandalf, Yüzüklerin Efendisi I

Tatmin edici bir konuşmadır bu ve karakteri devam etmesi için teşvik eder. Erginlenme bölümüne geçmeden kahramanımızın biraz dinlenmesi, beslenmesi ve büyümesi gerekiyordur: “Balinanın Karnı”.  Kahramanı yaralanmış ya da kaybolmuş da görebilirsiniz ama büyük ihtimal bir mağarada ya da kimsenin bilmediği bir evde tekrar yola çıkmak için bekliyor ve dinleniyordur.

2.     Erginlenme

Hikâyenin asıl heyecanlı kısmı burada başlıyor “Sınavlar Yolu” ile. Karakterin birtakım insanlarla yüzleşmesi, savaşması ve bu kişilerin ya da olayların onun travmalarıyla ilişkili olması burayı “Sınavlar Yolu” yapan yer. Yazara göre kişinin çocukluk imgeleri burada dönüşüyor ve artık engel olmaktan çıkıp ona nitelik kazandıran özelliklere dönüşüyor. Eğer romantik bir hikâyeye tanık oluyorsak “Tanrıçayla Karşılaşma” kısmını hatırlayabiliriz.

Yunan mitolojisinde Afrodit

Kişinin aşk ödülünü kazanmak için vereceği savaşı temsil ediyor burada. Campbell, aynı zamanda bir mitolojist olduğu için bu bölümde birçok farklı kültürden örnek hikâye görmek mümkün. Sırada gerçekten çeviri kurbanı olduğuna inanmak istediğim ama maalesef olmayan bir başlık var “Baştan Çıkarıcı Olarak Kadın”. Campbell diyor ki kahraman eski çağrıların çekiciliğine aldırmamalı ve Öteki’ne devam edebilmeli. “Öteki” burada yolculuğun kalanına ve mistik tarafına atıfta bulunuyor. Sınavlar silsilesi olan bu bölümün devamında “Babanın Gönlünü Alma” var. Yine tartışmalı bir başlık olsa da bu kitabın 1949’da yayımlandığını göz önünde bulundurmak gerek. Karakterin babasıyla ilişkisi kendisinin ne kadar sorumluluk alabildiği ve kendisiyle barışabildiğini ölçen bir sınav.

Baştan Çıkarıcı Olarak Kadın: Örümcek Kadın
Baba figürü olarak Zeus

Kişinin benlik krizini atlatmasına yardımcı olan bu bölümlerin en sonuna “Tanrılaştırma” ve “Nihai Ödül” geliyor. Elbette kahramanın artık korkularının ötesine geçerek ikiliği terk edişi ödülsüz kalmayacaktı. Buradaki ikilik çoğu mitte eril ve dişi karakterin terk edilip androjen bir karaktere bürünmesi olarak görülebiliyor. Nesnel deneyimin biraz geri planda kaldığını görebilirsiniz.

3.     Dönüş

Kahraman, sınavları geçti, eşikleri aştı. Peki sırada ne var? Yine kahramanın iç çatışmasıyla başlayan “Dönüşün Reddedilişi” kahramanın artık bu geçtiği sınavlar sonrasında nasıl kendine daha çok güvenmeye başladığını göz önüne sermek için kullanılan bir bölüm. “Büyülü Kaçış” nesnel deneyimin artık daha da geri planda kaldığı, kahramanın ilahi bir simge tarafından kutsanmazsa bir sonraki adıma geçemeyeceği eşik. Hikâyenin son kısmında balinanın karnı gibi düşünülebilir ve yine bir doğaüstü kişiyle yolları kesişebilir. Doğaüstü, onu tüm gücüyle kutsar ve kahramanın maneviyatı neredeyse tamamlanır. Kişi bu kadar ruhani tarafına yoğunlaşmışken gerçek dünyadan kopabilir mi peki? Birçok hikâye için cevabı ne yazık ki hayır. Kahramanın ilk halinden eser kalmamıştır ve gerçek dünyanın ona ihtiyacı vardır. Kahraman “Dışarıdan Gelen Kurtuluş” ile tek başına olmaksızın gerçek dünyaya ihtiyacını verir ve yoluna devam eder. Son eşik olan “Dönüş Eşiğinin Aşılması” son savaştır ve kahraman artık burada yolculuğunu tamamlar diyebiliriz. “İki Dünyanın Ustası” olan ikiliği terk etmiş “Yaşama Özgürlüğü”ne kavuşmuş kahraman artık her şeyden özgür kalmıştır. Campbell, bu ikli başlığı Dönüş bölümü içerisinde verse de, kahramanın dönüştüğü kişinin özellikleri olarak da yorumlanabilir.

Her filmde ya da kitapta her alt başlıkla karşılaşmasanız da ana başlıkların Monomyth’in kaburgaları olduğu kanaatindeyim.

Kitabın kapağında Ouroboros’u, Yunan mitolojisinde kendi kuyruğunu yiyen yılan, görebilirsiniz. Kahraman ne kadar dışarıdan, doğaüstüden yardım alırsa alsın kendi kendini, kendi hikâyesini doğurur anlamına geliyor. Bu hikâyelerin sonu da yeni bir başlangıca uzanır.

Ouroboros