Ölümcül Sırlar

Sanchez ailesinin sırları bitmese de Victoria her seferinde başını başka tarafa çeviriyor. Bu ona neleri kaybettirecek?

Victoria yine bir ağacın tepesinde devasa konaklarını ve ötesini izliyordu. Rüzgar küçük kızın saçlarını dalgalandırıyor, yeni açmış çiçeklerin büyüleyici kokusunu tüm konağa gezdiriyordu. Güneşin yakıcı sıcaklığından yaprakların gölgesine sığınmış olan küçük kızın keyfi her zamankinden iyiydi. Dertsiz, tasasızdı. Aklındaki tek şey akşam ne yiyecekleriydi.


Derken uzaktan bir ses işitti. Bağırışı andıran sesler kuşları bile ürkütmüştü. Küçük kız aşağıya atlayıp kıyafetindeki tozları kabaca silkeledikten sonra sesin geldiği yere doğru koşmaya başladı. Yolda pek çok hizmetkarla karşılaşmış, her zamankinin aksine selamlarını almamıştı. Evlerinde kavga pek çıkmazdı, annesinin gözetiminde kim münakaşa çıkarmaya cüret edebilirdi?


Küçük kız nefes nefese kalana kadar koşup sesin geldiği yere, annesinin çalıştığı yere ulaştı. Dışarıdaki hizmetkarlar onu görünce önünde eğildiler. Victoria, annesinin en yakını, evin kahyasına gitti.


"Ne oluyor burada?" dedi peltekliğine rağmen güvenle.



Kadın önce evin hanımının odasına, ardından küçük kıza baktı. Onun kararlı, geri basmayacağını açıkça belli eden yüzünü görünce tedirgin fakat gururla gülümsedi. Küçük hanımı soyadına hak edecek kadar akıllı ve cesurdu.


"Leydim, hanımım ablanızı eğitiyor."


Victoria eğitimin ne olduğunu biliyordu. Daha önce ablasından duymuştu, Özellikle ablası bu aileden ne kadar nefret ettiğinden bahsederken. Victoria her seferinde ablasını susturmuş, içten içe de azarlamıştı.



"Konu neymiş?" diye sordu küçük kız.


Sesi her zamanki otoriter fakat çocuksuydu. Bu kahyayı güldürecek gibi olsa da leydisinin yüzünü görünce kendini tuttu. Küçük hanım gerçekten endişeli gözüküyordu.


"Bunu hanımımdan duymanız daha iyi olur. Bir hizmetkar olarak böyle bir konuyu anlatmak bana düşmez."


"Anlıyorum."


Victoria içeriye girmek için adım attığında tüm sesler kesildi. Yaprakların hışırtısı, rüzgarın esintisi dışında hiçbir ses yoktu. Az önce konağın öbür ucundan duyduğu sesleri dibindeyken duyamıyor olması küçük kızı kuşkulandırdı. Onun geldiğini fark etmiş olmalılardı. Ancak bu ailede ondan neyi saklayabilirlerdi ki? 


Odaya girince ilk gördüğü şey annesinin her zamanki yumuşak yüzüydü. Ablası annesinin ne kadar acımasız olduğundan bahsedince hiçbir anlam verememesinin asıl nedeni de bu yüzdü. Onu bir kez olsun öfkeli görmemişti, hele ki küçük kızına karşı.


"Ne oluyor anne?" diye sordu.


Annesine doğru yürüyünce arkası dönük ablasının yüzünü gördü. Tek bir sesi çıkmasa da gözyaşları yanaklarını ıslatmış, burnu ve gözleri kızarmıştı. Annesi ne yapmıştı da ablası bu haldeydi?


"Bir şey yok, canım kızım. Ablan bir hata yapmış, onu uyarıyordum."


"Ne yapmış ki?"


Annesi göz temasını kesip ablasına baktı. Sanki sözsüz bir şekilde anlaşıyorlardı. Bir süre sessiz kaldıktan sonra annesi yerinden kalktı. Küçük kızını kucağına aldı. Boştaki eliyle ablasının saçını okşadı.


"Hocasının verdiği görevi yerine getirmemiş, mühim bir olay değil."


Victoria denilenlere inanmamıştı. Hangi öğretmen Sanchez ailesinin kızını şikayet etmeye cüret edebilirdi? Üstelik annesini bu denli kızdırmak için basit birkaç ödevden fazlası gerekiyordu. Yine de Victoria üzerinde düşünmemeye karar verdi. Sonuçta annesinin kucağındayken ne olabilirdi? Eğer olacakları bilseydi annesini çileden çıkartmak pahasına sorgulardı. Tabii bunu öğrendiğinde artık çok geçti.


Hikayenin devamını okumak için buraya, buraya, buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.