Operanın La Divina’sı “Maria Callas”

Maria Callas'ın hayatından en dikkat çekenler.

20. yy’ın en önemli ve ünlü sopranolarından biri Maria Callas, 2 Aralık 1923 Amerika doğumlu Yunan bir sopranodur. Bilinen en ünlü sopranolardan biridir ve sansasyonel hayatı 1950’lerde çok ses getirmiştir. Sadece sesiyle değil, yaşadığı gizli ve yasak aşkıyla da gündeme gelen Maria Callas’ın hayatına şöyle bir bakalım. 


New York doğumlu Callas’ın gerçekte bilinen adı Anna Maria Cecilia Sofia Kalogeropoulo’dur. Yunanistan’dan Amerika’ya göç eden ailelerden biriydi. Babası çoğunlukla Yunanların yaşadığı yerde eczacı olarak çalışırken Maria sürekli babasının yanında vakit geçirirdi. Hatta Maria’nın sesinin ilk keşfedildiği yer de burasıydı. Babasını çok seven Maria'nın, annesiyle olan ilişkisinin bu kadar iyi olduğunu söyleyemeyiz. O annesi için hep “çirkin, şişman" çocuktu. Küçüklüğünden beri kilolarıyla mücadele eden Callas, ilerleyen yaşlarında da bu sorunla karşılaşacaktı.

Şimdilik o küçük Maria’ya eczanedeki o güzel sesli kıza dönelim. O kuğu gibi hareket eden kollarıyla, adeta vücut diliyle bize o eserin hikayesini anlatan Maria, daha 9 yaşındayken La Paloma’yı defalarca kez söyledi ve her seferinde de ardından alkışlar hiç kesilmedi. O yaşlarda piyano dersleriyle başladı müzik hayatına. Annesi ve babası ayrıldıktan sonra ablası ve annesiyle Yunanistan’a dönen Callas, burada daha 15 yaşındayken Atina Devlet Konservatuarı’na girdi. Üstelik konservatuar 16 yaşından küçükleri bu okula almazken Maria için bu büyük bir başarıydı. ilk sahneye de 15 yaşında Cavalleria Rusticana operasında köylü kızı “Santuzza” olarak çıktı. Yine bu dönemde İspanyol asıllı soprana Elvira De Hidalgo’nun öğrencisi oldu ve 3 yıl sonra ilk ödülünü aldı. Önceleri sesi kontralto olarak tanımlansa da daha sonraları sesi oturdukça mezo-soprano olduğu anlaşıldı. Bu hızlı yükseliş her ne kadar onun hayatını değiştirse de gerek aile yaşamı gerekse aşk yaşamı onun için bir trajediydi.

İstismar, Şiddet ve Şantaj

Callas, bu yükselişin zirvesini İtalya’da tattı ve birçok operada baş rolü alarak dünyanın en çok tanınan opera sanatçısı oldu. İtalya’da Metropolitan Operasına girerek kariyerinde zirveye yükselen Maria Callas, bu dönemde La divina (İlahe) unvanını aldı. Annesi tarafından türlü şantaja uğrayan Callas, bu durumu onun kıskançlığına ve çekememezliğine bağladı. Ne de olsa küçüklüğünden beri onu sürekli eleştiren annesinin yaptığı bu davranış sürpriz olmamıştı.

Başarılarıyla manşetlerden düşmeyen Callas, aynı dönemlerde onunla karılaştırılan Renate Tebaldi ile uzun bir süre sert sürtüşmeler ve sözlü düellolar yaşadı. Nitekim opera binasında bile devam eden bu kavgalar ikisinin barışçıl sözleriyle son buldu. Uzun yıllar kilolarıyla mücadele eden Maria, 108 kiloya ulaştığında büyük bir depresyona girmiş ve bunun önünü alamamıştı. Yönetmen Visconti onunla çalışmadan önce 30 kilo vermesini istemiştir fakat Callas bunun üzerine 40 kilo vermiş ve sağlıksız diyetler uygulamıştır. Sırf kilo vermek için tenya yutan Callas, birçok sağlık probleminin de beraberinde gelmesine engel olamamıştır. Kendini incecik bir kadına dönüştürmüştür. Daha sonraları onun hayatını kabusa çevirecek olan ünlü para babası  Aristoteles Onassis ile tanışmış ve ona dediler gibi aşık olmuştur.

Kariyerinde her ne kadar başarılı olsa da Callas’ın aşk hayatı için aynı şeyi söyleyemeyiz. Eski kocası Giovanni Battista Meneghini’den Onassis için ayrılan Maria, onu deliler gibi sevmesine rağmen bu aşkına karşılık bulamadı. Onu taptığı sanatından bile daha çok seviyordu ama Onissis için aynı şeyleri söyleyemiyoruz. Maria Callas Onassis ile evlenmek istiyordu fakat bunun yerine ardı arkası kesilmeyen taciz ve istismarlar aldı. Callas’a sürekli uyuşturucu ilaçlar veren Onassis sadece bununla kalmayıp şiddet ve cinsel istismara kadar varan eylemlerde de bulunmuştur. Onassis en sonunda Maria’yı terk etmiş ve George Kennedy’nin eski eşi Jacqueline Kennedy ile evlenmiştir. Tüm bunları kaldıramayan Callas kendini sanatına vermiş ve sadece buna sığınmıştır. Maria Callas 18 Eylül 1974 yılında daha 54 yaşındayken kalp krizi geçirerek hayata gözlerini yummuştur ve külleri ege denizine dökülmüştür. Onun sahnede kuğu gibi hareket edişi hiçbir zaman hafızalardan silinmedi.