Osmanlı'da Hayvan Sevgisi
Hayvan sevgimiz yeni değil.. Osmanlı'dan kalma.
Hayvanlara şiddetin arttığı, toplanıp bir barınakta yaşamasına değil de öldürülmesine olan isteğin rahatça dile getirildiği bu dönemde, Osmanlı’da Hayvan Vakıfları, Hayvan Sevgisi adında bir blog yazısı yazmak önemli diye düşünüyorum.
Türkiye, sokakta hayvan barındıran nadir ülkelerden biridir. Hayvan sevgisi olan bir millet olarak evimizin önüne su koyuyoruz, kalan yemekleri onlara veriyoruz, hiçbirini yapmasak başlarını okşuyor bebek gibi konuşarak onları seviyoruz. Bunlar yeni oluşan durumlar değil elbette. Tarih boyunca hep hayvanları sevdik, onlara bakmayı hayır olarak gördük. Her daim hayvanları el üstünde tuttuk. Öyle ki Avrupa’da yakılıp, öldürülen ve oynanan kediler, köpekler varken Osmanlı Devleti hayvanları muhtaç insanlardan ayırmamıştır.
Tarih boyunca dini inancı ve içindeki şefkatinden dolayı hayvanlara merhametli olan Osmanlı halkı, hayvanlara hizmet eden vakıflar kurarak; onların beslenme, barınma ve sağlık gibi sorunlarına kurumsal çözümler üretmiştir. 1600-1700‘lü yıllarda şimdinin Topkapı Sarayı’nda Bab-ı Hümayun’dan içeri girildiğinde etrafta dolaşan tavşanlar, koşan kediler hatta tavus kuşları vardı. 1616 yılında I.Ahmed, evlerdeki yemekleri toplatıp yaban hayvanlarına verilmesi için vakıf kurmuştu. Benzer bir örnekle, Beyazıt Vakfiyesi her yıl bütçesinden 30 altını kuşların beslenmesi için ayırırdı. Bu ve bunun gibi verilebilecek çok vakıf örneği varken, dünyadaki ilk hayvan hastanesi olan Gurabahane-i Laklakan’dan (Garip Leylekler Hastanesi) bahsedelim. Bu hastane 19. yüzyılda başta leylekler olmak üzere göçmen kuşların bakım ve tedavisinin yapılması amacıyla Osmanlı döneminde kurulmuştur.
Dolmabahçe’de kuş hastanesi ve Üsküdar'da kedi hastaneleri, benzer örnekler olarak verilebilirken, kuşlar için ağaçlarda veya binaların yüksek yerlerinde kuş evleri ve cami ya da mezarlıklardaki suluklar da Osmanlı’nın hayvan sevgisine büyük kanıttır.
Kanunname ve Emirnameler ile hayvanlara eziyet edilmesi önlendi.
Örneğin; III.Murat fermanla, hamalların taşımacılıkta kullandıkları at, katır vb. hayvanlara tahammüllerinin üzerinde yük taşıtmalarını yasaklamıştır.
Osmanlı döneminde kuş yuvalarını bozmanın, sokak hayvanlarını ezmenin, yük hayvanlarına belirlenen kilo üzerinde yük koymanın vb durumların cezalandırılması sağlanmıştır. Güvercinler için özel besleme personeli tutulmuş, yük hayvanları çok yaşlandığında kesilmeyip son zamanlarını huzur içinde geçirsin diyerek maaş bağlanmıştır. Özellikle büyükbaş hayvancılıkla uğraşan halkın evine zabıtalar kontrole gönderilmiş, hayvanların yeteri kadar beslenip beslenmediği, temiz ve düzgün bakılıp bakılmadığı kontrol ettirilmiştir. Hayvan hakları tarihi söz konusu olduğunda Osmanlı Devleti’nde sayısız güzel uygulamanın olduğu görülüyor.
Osmanlı’da hayvan hakları konusu bir blog ile anlatılacak kadar kısa değildir. Fakat konu özeti olarak, sadece karıncaya olan hassasiyeti anlatacak bir olaydan bahsetmek isterim.
Bir gün dönemin kudretli padişahı Kanuni Sultan Süleyman, çok sevdiği ağaçlarının yanında kuş sesleri ile yürürken bazı ağaçlarda çürüme emaresi görür. Yaklaşıp nedenine bakmak ister ve sonunda bu durumun karıncalardan dolayı olduğunu anlar. Ağaçları ilaçlayıp bu durumdan kurtulabileceğini bilir. Fakat karınca da bir canlıdır. Günahı ayrı vicdanı ayrı rahatsız eder padişahı. Daha sonra bu konuda hocası Ebussuud Efendi’ye danışmak ister. Olduğu yerden ayrılır ve hocasının odasına girer. Hocasını odasında göremeyince ona şairane bir üslupla şunu yazar:
‘Meyve ağaçlarını sarınca karınca
Günah var mı karıncayı kırınca?’
Hocası geri döndüğünde bu soruyu okur ve yanıtını aynı şairane üslup ile cevaplayıp kendisine gönderir. O cevap kâğıdında da şöyle yazmaktadır:
‘Yarın Hakk’ın divanına varınca
Süleyman’dan hakkın alır karınca.’…
Kaynakça
1- İsmet Sungurbey, Hayvan Hakları, İstanbul, 1993.
2- Şükrü Karataş, “Osmanlıda Tüketici ve Hayvan Hakları Tüzüğü”, İstanbul Aydın Üniversitesi Dergisi, 2014/13, 47-52.
3-Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı: 28 Yıl: 2010/1. Prof. Dr. Tamer Dodurka, “Geçmişten Günümüze Avrupa Ülkeleri ve Türkiye’de Hayvan Hakları”,