Refik Durbaş: Nakışın Şairi

Mazi ile nakışlı minarelerin.. ve bütün bunlar aşkın güzelliği değil midir?

"Alıp gitmek vardı seni o an


Yüreğimi ve umudumu bahara göre ayarlamamı söyleyen bu güzel ustayı anmamak olmazdı.

Refik Durbaş neden şair olduğu sorulduğunda şunu der:

"Kapitalizmin giremediği tek alan şiirdir."

Evet dostlar, şiirde yetimin hakkı yenmiyor, vefasızlık yok, çoğalan kadehler, mazinin umudu, ihanet etmeyen sevgililer var. Hep halktan yanaydı Durbaş. Olması gerekeni yaptı. O da boynu bükük bir esmer çocuktu.

Ben en çok naif adamları severim. Yalandan romantizmi olanları değil, göğe bakmayı, direnmeyi, yarayla alay etmemesini bilen adamları severim. Refik Durbaş yarası olana, "Uçurumlarda açan kır çiçeklerinin yanına yaz adımı" diyor ve benim de karanlığım şenleniyor.

"Bir akşam da sen yanıtla rüzgârı" diyor sonra. Hep hasret yarim, hep ayrılık niçin diye soruyor yeri geldiğinde. Yalnız biz bu beden miyiz? Kalbiz, anıyız, ruhuz.



Onca zaman oldu hayatımda fakat hiçbiri dizelerim, şarkılarım kadar iz bırakamadı bende. İşte ben de şimdi gece vakti oturmuş tek bir dizeyi bin kez kendime söylüyorum:



"Sahi kaç yıldır yalnızım ben?" diye soruyor Refik Durbaş. Şu karşımdaki yalnızlığıma bakıyorum. Bir de yalnızlığı sevgilisizlik sanan kapalı zihinlere. Kimse omzunuza dokunup size gülümsemiyorsa yalnızlıktır. Eliniz üşüyorsa, kalbiniz titriyorsa...

Refik abiyi kaybedince çok ağladım. Ecel arkadaşı olmamıştı onun biliyordum. Fakat bir daha kimse bana Kuş Tufanı demedi ondan sonra. Kimse asma suratını küçük kadın demedi bana onun gibi. İşte yalnızlık budur dostlar.



Kendisi de diyor, herkese sevda, sana bir kara sevda diye...



Geriye her insanın yaşadığı o duygular kalır işte. Şairler yalnızlığın koruyucuları...