Retro değerler değil, retro stil

Retro giyim akımını gitgide popülerleşirken, giyimi benimsenin dönemlerin düşünce tarzlarına karşı çıkma bir arada nasıl gerçekleşiyor?

Geçtiğimiz yıllarda, özellikle 2010lardan beri retro ve nostaljik giyim tarzları moda severler arasında popülerlik kazanmaya başladı ve giyimlerinde yalnızca retro parçalar tercih eden topluluklar oluştu. Retro bir tür alt kültür olmaya başladı. Bu topluluklarda yer alan kişilerin özellikle belli bir döneme ait giysileri tercih ettiği gözlemlenebilir. Ancak diğer yandan da giyimlerinde ilham aldıkları dönemin değerleri de tartışma konusu olmaya başladı. Sonuç olarak retro giyim ile retro değerlerin ayrımı noktasına gelinse de toplulukta bu ayrılık keskin bir çizgi ile gerçekleşmeyi tamamen başaramadı.

Retro giyim alt kültürünün bir parçası olabilmek için gerekli olan tek şey dönem giysilerine ilgi göstermek. Topluluğun üyeleri ile yapılan röportajlarda birçok üyenin bu topluluğu kapsayıcı ve çeşitli bulduğu, hatta katılma sebepleri olarak bile bu nedenleri gösterdikleri görülüyor. Topluluk her cinsiyetten bireyleri içerse de çoğunlukla kadınlardan oluşan bir alan. Retro giyim ile beraber giysileri ait olduğu dönemlerin sıkı kurallarının günümüzde geçerliliğini kaybetmiş olmasının çakışıklığı birçok kadın için heyecan verici ve eğlenceli.

Topluluğun bazı üyeleri ‘retro değerler değil, retro stil’ sloganını kullanmaya başladı. Bu sloganla topluluğun alanında ilerici değerlerin savunulduğunu ve geçmişin kısıtlayıcı ve ötekileştirici kısımlarının unutulmamasını, hatta günümüzde de bazı alanlarda bu düşüncelerin hâlâ oldukça geçerli olduklarını vurgulamayı amaçlıyor.

Retro tarzda giyinmek birçok kişi için geçmiş yıllarda, bazense geçmiş yüzyıllarda hayatın nasıl olduğuna dair ana akım anlatıları meydan okumak ve üzerine eklemek için bir alan oluşturuyor. Başka bir deyişle akım geçmişi romantikleştirmek ve pembe gözlüklerle bakmak değil, daha net bir şekilde görebilmek ile ilgili.

Retro toplumunun birçok üyesi için geçmişte yaşamanın azalan özgürlük ve otonomi anlamına geleceği unutulmamalı. Bu stili benimseyen üyelerin çoğunluğunun kadın olduğundan bahsetmiştik. Bunun yanına bir de geçmişte bir çok ülkede var olan kölelik ve üyelerin bazılarının da farklı ırklardan olduğu eklenince, kimsenin retro stili benimsemesinin nedeninin geçmişte yaşama isteğiyle alakası olmadığını anlamak güç değil. Gerek cinsiyetiniz gerekse ırkınız veya diğer türlü bahanelerden hangisi nedeniyle olursa olsun, azınlık olarak kabul edilen topluluklarının içinde yer alıyorsanız, tarihin hangi kısımlarını hatırlayıp hangi kısımlarını unutacağınız konusunda pek de seçici olamıyorsunuz.

Sıklıkla, batılı güzellik standartlarına uymayan, yani başka bir deyişle açık renk tenli, sarışın, zayıf ve engeli olmayan bir vücuda sahip olmayan herkes, retro stilin onlara uygun olmadığını düşünebiliyor. Ancak her etnik kökenden ve her beden ölçüsünden kadın şık ve modaya uygun olabilir. Kadın bedeninin politikleştirilmiş olduğu günlerde, bir kadının istediği şekilde giyinip diğerlerinin görüşlerine önem vermemesi de bir tür aktivizm gibi hissettirebiliyor.

Retro giyim sevgileri altında toplanan alt kültür topluluğu ne giydikleri fark etmeksizin insanların hak ettikleri saygıyı ve değeri görmelerini savunuyor ve bu ideali gerçekliğe dönüştürmeye çalışıyor. Geçmişin modası sevgilerini kullanarak, daha parlak bir geleceğin hayalini kuruyorlar.