Ruh Üzerine

Bizler kimleriz, neleri sevdiğimize nasıl karar veririz? 2020 yılı yapmı bu animasyon bize neler anlatıyor olabilir?

Çizgi filmler gerçekten çocuklar için midir? Belki öyledir, belki de hala çocuk kalan yetişkinler için.

Geçen hafta daha önce izlediğim ve tekrar izleme ihtiyacı bulduğum bir filmi izledim. Soul... Animasyonlar kimimize sıkıcı gelse de çoğu beni etkiler. Farklı filmlerde olduğu gibi, hayatımın değişik dönemlerinde izlemeyi çok severim. Çünkü artık ne o film ne de aynada kendim aynı gelir o zaman. Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.

Animasyon 2020 yılında, Pete Docter yönetmeliğinde beyaz perdeye yansıdı. Sadece yansımakla kalmadı, Walt Disney stüdyosunun çatısında 3 farklı dalda Oscar kazandı. Sadece animasyonda çalan caz müziğinin büyüsü bile eminim ki çoğu insanı etkilemiştir.

Filmdeki baş karakterimiz hayatını istediği gibi şekillendirememiş, yeteneği-hayalleri ve hayatta başardıkları arasında upuzun bir uçurum bulunan ortaokul müzik öğretmeni Joe. Piyanoya ve caza aşık. Babasının yolundan gitmek istiyor. Fakat farklı yönlere sürüklenmiş istediklerinden. Aynı etrafımızdaki çoğu insan gibi diğerlerinin hayalleri için kendinden vazgeçmiş. Joe'nun annesinin ve çoğu annelerin dediğine göre sabit bir iş garanti bir yaşam her şeye bedeldir. Peki ya düşlerimiz? Çocukluğumuzla beraber geçip giden bir rüzgardan mı ibaret?

Artık hayattan kopuk yaşayan, Joe'un karşısında bir fırsat beliriveriyor. Dünya'ca ünlü caz sanatçısının yanında sahne almak. Sonrasında ise film başlıyor.

"DİKKAT SPOILER".


Joe Gardner lağım çukuruna düşmek suretiyle hayata gözlerini yumuyor. Hayat süprizlerle doludur, aynı film gibi. Herkesin bahsettiği o yüce ışığa doğru süzülürken ruhu geri dönmek için çabalıyor; hayatına, daha yeni kavuşmak üzere olduğu hayallerine dönmek... Boşa geçirilmiş bir hayat. Belki de yeni bir dönemin başlangıcındaki feci son.

Joe bu sondan kaçmak için var gücüyle çabalıyor ve kaçıyor da. Ama "öteki dünyaya" değil "önceki dünyaya". Bu dünyada insanlar hayata başlamadan önce kişiliklerini belirliyor, yeteneklerini, sevdikleri şeyleri keşfediyorlar. Bütün yetenekleri tamamlandığında dünyaya gelmeye hazır hale geliyorlar. Joe da burada farklı bir ruhla tanışıyor. Hayata başlama amacını tamamlayamamış kayıp bir ruh. Bu ruhla bir anlaşma yapıyor, amacına ulaşmasına yardım edecek ve onun biletini kullanarak dünyaya geri dönecek. Plan çok basit olsa da bir ruhun isteklerini, yapabildiklerini keşfetmek o kadar kolay değildir.

Bu yüzden farklı şekilde dünyaya dönmeye çalışır Joe. Bedensiz ruhun yardımıyla farklı bir mekan keşfediyor. Burada arafta kalan ruhlar bulunuyor. Yeteneklerinin, rüyalarının doruk noktasındayken bedenlerinden ayrılan ve en üst noktaya ulaşan ruhlarla dolu o yer. İnsanları bedenlerinden ayıran sadece tutkuları değil aynı zamanda sıradanlıklarıdır. Hayatlarındaki tekdüzelikten kurtulamamış ruhlar da aynı arafta taşlaşmış canavarlar şeklinde yaşamaktadır. Bu taşlaşmışlık sadece sıradanlıkla oluşmaz, tutkularıyla kafayı bozmuş dünyayı tamamen unutmuş ruhlar da birer canavara dönüşürler.

Ruhlarla dolu bu arafta Joe, dünyaya geri dönmeyi başarır. Fakat bir kedi olarak. Dünyaya hiç gelmemiş olan ruh ise Joe'nun bedeninde uyanır. Ve filmin en güzel bölümü başlar. Küçük ruh, Joe'nun bedeninde yaşamayı öğrenir. Kuş cıvıltısı, eline düşen minik bir tohum, yediği şeker... İlk başta korkan ve sonsuza kadar önceki dünyada kalmayı umut eden ruh artık farklı birine dönüşür. Geri geldiklerinde ise ruh görevini tamamlamıştır, artık dünyaya gelmeye hazırdır, biletini kazanmışıtr.

Ancak Joe ile arasında bir anlaşma vardır. Böylece biletini Joe'a verir. Joe geri döndüğünde ölmeden önce gelen teklifini kabul ederek ünlü caz sanatçısının yanında konsere çıkar. Her şey harikadır, tekrar hayata dönmüş ve hayatı boyunca düşlediği o yerde, mükemmel bir şekilde caz yapıyordur. Konser biter. Peki sırada ne vardır? Yarın tekrar gelip aynısını yapmak. Joe hayatı boyunca bu günü beklemişti. Böyle hissetmemeliydi. Ve o mükemmel hikaye anlatılıyor filmde:

"Genç bir balıkla ilgili bir hikaye vardır. Bir gün yaşlı bir balığın yanına gider ve 'Ben okyanusu dedikleri şeyi bulmaya çalışıyorum.' diye sorar. 'Okyanus mu?' der yaşlı balık. 'Şu anda içinde yüzüyorsun.'. 'Bu mu?' demiş genç balık, 'Ama bu su, benim istediğim okyanus.'."

Her hayal aynı değildir. Her hayat aynı değildir. Yaşadıklarımız mı ruhumuzu belirler yoksa ruhumuz mu? Bu belki de asla cevabını veremeyeceğimiz bir soru.

Joe, hikayeden sonra önceki dünyadaki bedensiz ruha ulaşmaya çalışır ve onu asla gerçekleşemeyecek isteklerinin kölesi şeklinde taşlaşmış halde bulur. Biletini ona verir ve ölümü kabullenir. Tabiki Walt Disney, ikinci bir şansı hiçbir zaman unutmaz. Böylece Joe tekrardan dünyaya gelir. Artık farklı bir insandır.

Yaşadığımız ve etrafımızdaki dünyayı biz şekillendiririz. İster çok dayanılmaz olsun ister mükemmel bir yaşam. Bu hayat bizim hayatımız. Seçimlerimize ve sorumluluklarımıza güvenmemiz gerekli. Hayaller belki bizi bir yere kadar götürebilir ama artık küçük çocuklar değiliz. Dışarıda gerçek bir dünya var ve yaşamamız için bizi bekliyor. Bizi biz yapan ne hayallerimiz ne de yaşadıklarımız. Kendi benliğimiz belki de ruhumuz.

Bu yüzden Soul, izlediğim en güzel animasyonlardan biriydi. Çünkü yaşamak belki de bu kısa mutlu anlardan ibarettir ve her dakikasını hayata tutunarak geçirmek gerekir.