Rüstem ve Söhrab'ın Trajedisi
"Kılıçların çatıştığı yerde, kader bir hüzün dokudu".
Aristotelese göre trajedi, kötü ve tamamlanmış bir hikayenin belli bir ölçüde güzel bir ifadeyle taklididir ve tüm parçaları aynı düzeyde güzelliğe sahiptir ve insanların duygularını yücelten dramatik bir formu vardır. Trajedi, insanın kader ve yaşamla mücadelesinin bir örneğidir. Trajedi, insanın kaderi ve başına gelenler karşısında güldüğü ancak sahip olamadığı ve kontrol edemediği bir şüphe ve üzüntü ile gülmenin bir örneğidir. Trajedide kahraman ölüme doğru gider ve diğerlerine sonsuzluk vermek ve diğer insanların yaşamlarına gerçekliği sağlamak için doğal ölümü kabul etmez, bunun yerine ölüm için başka bir manevi anlam sağlar. Ölümü kontrol eder ve kendi yanına çeker ve kabul eder. Bu hikayede Söhrab ölüme doğru gidendir. Aristoteles ayrıca kahramanın her zaman tamamen iyi veya tamamen kötü olmaması gerektiğine ve şansının kötülüğe dönüşmesi ve tepeden dibe inmesi gerektiğine inanır, bu da onun hayatındaki önemli olayları değiştirir ve trajedinin yolunu üzüntü ile doldurur ve bu üzüntü karaktere yüklenir. Bu hikayede üzüntü Rüstem'in üzerine yüklenmiştir. Hiç şüphesiz, Rüstem ve Söhrab'ın trajedisi, karakterlerin üzerine yüklenen üzüntü ve acıyla doludur ve büyük dramatik yönleriyle birlikte acı bir özle doludur.
İran edebiyatının efsane kahramanı Rüstem Zal (Rüstem Zaloğlu) olağanüstü güçlere sahip İranlı bir savaşçıdır. Tehmine'den olan oğlu Söhrabı hayatı boyunca hiç görmemiştir. Küçüklükten beri babasız büyüyen Söhrab annesinin telkinleri ile ismi Rüstem olan babasını bulmak ve onun gibi güçlü bir savaşçı olmak ister. Kaderin acı cilvesi baba ve oğulu yıllar sonra savaş meydanında karşı karşıya getirir. Rüstem ve Söhrab ilk kez karşı karşıya gelirler. Hayatı boyunca hiç yenilmeyen savaşçı Rüstem ilk kez yenilgiye bu kadar yaklaşır hem de oğlu olduğundan habersiz Söhrab tarafından. İşte trajedide verilen kararların sonucunun önemi burada anlaşılmaktadır. Söhrab her ne kadar galip olmaya yakın olsa da tereddüt eder. Çünkü Rüstem'e baktığında hiç görmese de fazlasıyla tanıdık bir simaya baktığını farkeder. Söhrab'ın başarısızlığı bu ikileme düşmesindeydi. Acaba karşısındaki yenilmez savaşçı Rüstem gerçekten babası Rüstem olabilir miydi? Rüstem yenilmemek için Söhrabın hassas tarafını delerek düelloyu sonlandırır ve oradan uzaklaşarak bir sonraki düelloya davet eder. Söhrab ikileme düşerek hata mı yapmıştı yoksa öz babasını öldürmenin vereceği ızdıraptan kurtulmuş muydu? Söhrab ikileme düşerek, Rüstem ise yenilmez gücüne kapılarak, gerçeği görmekten aciz düşerek hata yapmıştı.
Aristoteles, trajedide insana yapılan fiziksel ve ruhsal ıstırapların eylemlerinin sonucu olması gerektiğine inanır. Örneğin Hristiyanlar, İsa'nın çarmıha gerilmesini bir trajedi olarak görmezler çünkü İsa'nın kendisi bir hata yapmamıştır ve onun hikayesi bir tür acı ve ıstıraptır. Bu hikayede Rüstem kendi çocuğunu tanıyamayarak ve oğlu Söhrab da ikilemde kalarak aslında kendi trajik sonlarını belirlemişlerdi. Ve o gün gelir... Rüstem ve Söhrab son kez karşılaşır. Yenilmez savaşçı Rüstem oğlu ile mücadeleye girer. Söhrabı yumruk ve tekmelerle devirir, en sonda kılıcıyla Söhrabı yaralar. Söhrab anında yere düşer ve son nefeslerini vermeye başlar. Trajedinin en önemli kısmı buradadır. Söhrab yıllar önce annesinin kendisine verdiği kolyeyi Rüstem'e gösterir. Bu kolyeyi bir gün babasını tanıyabilmesi için annesi ona vermişti. Rüstem kolyeyi tanır. Söhrab yıllardır babasını aramakta olduğunu ölüm döşeğinde Rüstem'e itiraf eder. Her ikisi de bir birini tanır. Baba ve oğul artık kavuşmuşlardı. Güç zehrine kapılmış gözleri kör bir baba ve ikilemde kalıp düşmanına fırsat kollayan bir evlat kaderin acı cilvesi karşısında çaresizdiler. Kendi oğlunu elleriyle öldüren Rüstem'in acısı Firdevsi'nin Şahnamesinin en acı dolu trajedilerinden biridir.
Bu hikaye, insanın kaderle mücadelesini ve kaçınılmaz sonunu dolu bir şekilde anlatmıştır. Aristoteles'in trajedi tanımı ve trajedinin ana unsurları bu hikayede net bir şekilde görülmektedir. Ayrıca, bu hikaye trajedinin insan üzerindeki psikolojik etkilerini de göstermektedir ve bu da trajedinin önemini ve değerini vurgulamaktadır. Sonuç olarak, Rüstem ve Söhrab'ın hikayesi, trajedinin doğasını ve insanın kaderle mücadelesini anlamak için önemli bir örnektir.