Sessiz Kentlerin Cıvıltısı Pazar

Bir ülkenin, bir şehrin yaşam biçimini öğrenmek, özümsemek için pazarlarını gezmektir.

Pazar kelimesi Farsça bāzār kelimesinden türetilmiş bir kelimedir. İlk kurulan Pazar tarihi M.Ö. 3000 yılına dayanmaktadır. Pazarlar il olarak şehir merkezlerinin dışına kurulmaya başlanmıştır. Şehirlerdeki nüfus arttıkça pazarlar halkın ihtiyaçlarını karşılamak üzere iç kısımlarına, sokaklarına doğru kurulumlar gerçekleşmiştir. Pazarlar; meyve, sebze veya kumaş satmanın yanı sıra ticaret merkezi haline gelerek, bilgi ve ticaretin de alışverişi yapılmaya başlanmıştır. Pazarların yaygınlaşması, büyümesi ve gelişmesi, yeni şehirlerin ve yeni imparatorlukların ortaya çıkmasına neden oldu.

Semt pazarları, Türk alışveriş kültürünün tarihini oluşturur.

Sokak alışverişinin yapıldığı pazarlar herkesin uğrak yeridir. Belirli saatlerde ve belirli günlerde kurulan bu pazarlarda pek çok farklı ürünü bulmak mümkündür. Pazarların en önemli noktası insanları birbirleriyle sosyalleştirmektir. Düzenli olarak pazara giden insanlar bir süre sonra birbirlerini tanımaya başlarlar. Pazarlar toplumsal etkileşimin ve milli bilincin kaynağıdır. Genel olarak baktığımızda Türk çarşı kültüründe bir gelenek vardır. Aynı ürünlerin satıldığı stantlar yan yana kurulamaz. Bu sayede haksız rekabet önlenir ve daha adil satış sistemi olur. Pazarcılar slogan atarak ürünlerini satmaya çalışırlar ve şarkılarla satışlarını canlandırmaktadırlar. Bunlar Türk çarşı kültürünün vazgeçilmez unsurlarıdır. “Gel ablacım gel, seç seç seç, almayan bin pişman” bağırışları ile tezgahtarlar arasında yarışlar olabilmektedir. Bu insanların dikkatini çektiği için daha fazla müşteri toplarlar. Türkiye dışında böyle bağırarak ürün pazarlamasını göremezsiniz. Hiçbir yerde göremeyeceğiniz bir diğer detay olan ürünü tatma olayıdır. Peynir, zeytin, fındık, incir gibi yiyeceklerin tadına bakabilirsiniz. Lezzetleri kontrol ettikten sonra alışveriş yapabilirsiniz. Türkiye’de Pazar kültürü insanlara bayağı bir yerleşmiştir ve çok fazla tercih edilmektedir. Son zamanlarda kötüleşen ekonomi ile fiyatlar artsa da yine en ucuz alışveriş yerleri pazarlardır.

Pazarcıların sürekli müşterileriyle kurduğu alışkanlık ve güven ilişkisi Pazar kültürünün temel yapı taşlarındandır.

Bu sayede Pazar kültürü toplumda köklü bir yer edinir. Pazarcıların kendi içlerinde ve çevredeki diğer esnaflar ile buluşmaları, kişisel hayatlarındaki olanlardan, ülke siyaseti, ekonomik gelişmelere dair her türlü konu hakkında birbirleri ile fikir alışverişinde bulunuyorlar. Pazarlar aynı zamanda ev hanımlarına, çalışmayan kişilere ve sosyal hayatı olmayanlara ev sahipliği yaparak onlara sosyalleşebilecekleri, aynı zamanda da gündelik işlerini halledebilecekleri bir alan sağlıyor. Yani pazarlar fiziksel ihtiyaçlarımızın yanı sıra sosyalleşmemizi de sağlıyor. Yalnızlıktan şikâyet eden ve özellikle 50 yaşın üzerinde olan insanlar da Pazar gibi yerlerde sosyalleşip kendi sosyal çevrelerini kurmaya başlıyorlar. Bu nedenle bir yandan Pazar kültürünün sosyalleşme aracı olması çok güzel bir şey. Artık teknoloji çağında yaşıyoruz ve yeni yeni çıkan uygulamalar sayesinde alışveriş için evimizden bile çıkmamıza gerek kalmıyor. Bu uygulamalar ise gün geçtikçe popülerleşiyor ve kullanıcı sayıları şimdiden çok fazla. Bu nedenle biraz da olsa pazarlara gidip günde konuştuğumuz iki kelime de sıfırlanacak gibi gözüküyor. Dediğim gibi artık kimse kimseyle iletişim kurmadan temel ihtiyaçlarını karşılayabiliyor. Tabii bazılarımız için bu harika bir fikir. Fakat biraz daha derine inersek aslında pazarda yapılan bilgi alışverişleri ve bu pazar kültürü yavaş yavaş yok oluyor. Meyveyi, sebzeyi koklamadan ve dokunmadan, nereden geldiğini bilmeden, sokaklarımıza gelen pazarcılar ile muhabbet etmeden ve onlarla ahbap olmadan nasıl verimli bir alışveriş yapılabilir bilmiyorum. En ufak bir alışverişte bile çok değerli bir etkileşim içine girdiğimiz insanların arasına karışmadan hayat nasıl sürer bilmiyorum. Pazarlarda bir farklı yaşlardan farklı kültürlerden bir sürü insan ile karşılaşmanız çok mümkündür. Bence halkı bir araya getiren ve orada karşılaşmalarına, ahbap olmalarına en çok yardımcı olan aracı pazarlardır. Oraya gidip simit ayran, pamuk şeker ya da taze nohut yiyerek insanların arasına karışmak bile ayrı bir güzelliktir. Bir sürü tezgâhı gezerek ürünleri almayacak olsam bile incelemek şahsen beni mutlu ediyor. Eğer küçükseniz ve anneniz ile Pazar geziyorsanız muhtemelen en büyük travmanızı bu pazar alanlarında yaşamışsınızdır. Birden anneniz ortadan kaybolur ve gözyaşları içinde pazarcılar tarafından tezgâhın arkasına alınırsınız. Anneniz tekrardan gelesiye kadar sizi bir şeylerle oyalarlar. Annenizin sizi bulduğunda ise azarlamaması kaçınılmazdır. Bunları yazarken yüzümde bir gülümseme beliriyor çünkü çok komik. Bir sürü güzel, gergin ya da komik anıların olduğu yerler genelde pazarlarda yaşanıyor.

Bir ülkenin, bir şehrin yaşam biçimini öğrenmek, özümsemek için pazarlarını gezmektir. Kentin lokal insanlarıyla tanışabileceğiniz, süregelen alışkanlıklara ve şehir kültürüne dair ipuçları yakalayabileceğiniz rengarenk pazarlar, şehir kültürüne dair iyi bir ayna sunuyor bizlere.

Kurulan bu duygusal ve sosyal bağların yanı sıra, pazarların yer bulduğu şehir sokaklarının binaları, ağaçları kendisine bir araç olarak kullanarak oluşturdukları Pazar tezgâhları fiziksel olarak da bu şehrin birer parçası olmayı başarıyorlar. Pazarlar günlerine göre nasıl farklı yerlerde konumlanıyorlarsa saatlere göre de farklı konumlanıyorlar. Eğer Pazar kurulan sokaklardan birisinde oturuyorsanız ya da oralara yakınsanız sabahın erken saatlerinde o kurulum aşamasına, edilen sohbetlere şahit olabilirsiniz. Genelde atışarak ürünleri tezgâhlarına yerleştirirler. Burada asıl en önemli konu pazarlar her zaman erken saatlerde en iyi ürünlerini satarlar. Bu yüzden alacağınız ürünlerin en tazelerine ve en güzellerine pazarın ilk saatlerinde ulaşabilirsiniz. Hem erken saatlerde bu kadar güzel ürün varken de insan sayısı çok fazla olmuyor, daha rahat alışveriş yapabiliyorsunuz. Bu yüzden çok fazla öğlen saatlerine varmadan pazarı terk etmek iyi olur. Öğle vakitlerinde genelde çalışan insanların öğle aralarında pazarları turladığını görebilirsiniz. Hızla bir piyasa araştırması yapılır akşam için. Akşam saatlerine gelindiğinde artık çalışan insanların hemen işten sonra pazara uğrarlar. Özellikle eve dönüş yolunda Pazar olduğundan kalabalık olması kaçınılmazdır. Bu sefer de sabah saatlerine nazaran fiyatlar bazen cidden çok daha düşük olabilir. Pazarcılar bir an önce ellerinde kalan son ürünlerini satıp gitmek için çok ucuz fiyatlardan ürünlerini satmaya çalışırlar. Bunca gürültü ve bağırışa rağmen hala ellerinde mal kalmışsa yenilebilecek olanları bir köşeye bırakırlar ki ihtiyaç sahipleri de alabilsin. Bir pazarın en önemli özelliklerinden biri elbette mevsimselliktir. Pazarcılarla bilmediğiniz ürünler hakkında sohbet edebilir, hatta bazı pişirme tekniklerini öğrenebilirsiniz. Şanslıysanız ve satın aldığınız pazarcı kendi yetiştirdiği ürünleri pazara getiren bir üreticiyse, satın aldığınız ürünü nasıl pişireceğinizi ve sattığı fidelerin nasıl büyütülebileceğini de öğrenebilirsiniz. Büyük bir pazarda, bu fırsatı kendiniz yaratmalısınız. Sokağın sonunda, tenha bir köşedeki ürünlerine güvendiğimiz o küçük tezgâhı bulup müdavimi olursak çok güzel olur. Sonra tüm sırlar karşılıklı güven içinde bir araya gelerek bilgi akışı sağlanır.