Sevilmek ve Sevmek Nedir?

Kendini sevenin kimseye ihtiyacı yoktur.

Sevmek insanın doğuştan, içgüdüsel olarak yaptığı bir işlev midir? Yoksa, dünyaya geldikten sonra mı yapmaya başlar? Bu yazımda bunu kendimce, bilimsel bir dayanağım olmadan açıklayacağım.

Sevmek bence, insanın doğuştan yaptığı bir işlevi değildir. Tıpkı zamanla korkmayı, şaşırmayı nasıl öğreniyorsa, sevmeyi de bu şekilde etrafında onlara gösterileni örnek alarak yapmaya başlar. Zamanla bu işlev, insanın hayatının büyük bir parçası haline gelir. Yavaş yavaş insanın benliğinin oluşmasında etkili olur. Nasıl mı? Bir insan sevilmenin ne olduğunu öğrendiği vakit, sevmenin de ne olduğunu öğrenir. Bu iki kavram birbiri ile doğru orantılı bir biçimde insanın hayatını etkiler. İnsan ne kadar sevgi dolu bir biçimde yetişir, kalbi ne kadar sevgi ile yoğurulursa o kadar kolay öğrenir sevmeyi ve yine aynı şekilde, o kadar kolay benliğinin bir parçası haline getirir, sevmeyi ve sevilmeyi.


Sevmeyi ve sevilmeyi çok küçük yaşlardan itibaren hayatının ve benliğinin bir parçası haline getiren insan, hayatının her alanında sevmeyi ve sevilmeyi bilmeyen insan kadar zorlanmaz. Neden mi? Çünkü; o yaşadığı zorlukların üstesinden gelirken içinde kendisine ve belki de çevresine duyduğu sevgi sayesinde, zorlukları kalbinin derinlerini zedelemesine, izin vermez. Sevgiden oluşturduğu, bir kalkan sayesinde bu zorlukları kendinden uzaklaştırır. Sevmeyi öğrenen insan sadece etrafını sevmez, kendisini de sever. Kendisini seven insan, kendine en çok saygıyı duyan insandır ve bu da, çevresi tarafından başarılı ya da güzel olmasına ihtiyacı olmadan, sevgi ve saygı görmesini sağlar. Yani, sevgi ve saygı da birbiri ile doğru orantılıdır. Kendini en çok sevenler, kendini kendi önceliği yapan insanlar, kendilerine saygı duyarlar ve aynı şekilde saygı görürler.

Sevmeyi ve sevilmeyi bilmeyen insan ise tam tersi hayatında yaşadığı zorluklar onu en derininden zedeler. Çünkü o kalbini koruyacak bir kalkana sahip değildir. Yani onun kalbi savunmasız bir biçimde, dışarıdan gelecek, iyi ya da kötü her türlü darbeye açıktır. Sevginin kalkanına duyduğu ihtiyaç, onun en derininden zedelenmesine sebep olur. Bu insan kendine sevgi veremediği gibi etrafına da sevgi veremez. Belki de vermekte zorlanır. Kendine sevgi vermediği için saygısı da yoktur kendine. Bu sebeple saygı görmediği yeri fark etmez belki de umursamaz. Bu tür insan genelde ya çok güzel olmak ister ya da çok başarılı bu şekilde sevgi ve saygı göreceğini düşünür. oysa yapması gereken aynada gördüğü kendisinin başını okşayıp her daim ona saygı göstermeli ve sevgi vermelidir. Bu şekilde hayatını değiştirebilir.


İşte sevmek ve sevilmek, insanın benliğinin en önemli kısmıdır. Çünkü; seven ve sevilen insan, saygı gösteren, saygı alan kişidir. Hayatta savaşmaktan korkmayan, var gücüyle kendine en iyisi olanı yapmaya çalışır. İnsan önce kendini, şartlar ne olursa olsun sevmeli, sonra da kendisine vermeyi öğrendiği bu sevgiyi başkalarına karşı göstermelidir. İşte o zaman hayat daha yaşanılabilen bir yer haline gelir.