Shakespeare’i Anlamak

Shakespeare ve metinlerinin üzerindeki çalışmaların bu denli zor olup, biz okuyucular tarafından güç anlaşılması hakkında bir yazı.

Tüm dünyada, edebiyat ile ilgilenilsin ilgilenilmesin herkesin bildiği bir tiyatro yazarı ve şair: William Shakespeare.

Böylesine kısa bir yazıda Shakespeare anlatmak, işlemek imkansız fakat yalnızca İngiliz edebiyatına değil tüm dünya edebiyatına büyük katkıları bulunmuş bu insan ve metinlerinin tam olarak çevrilemeyip, anlaşılması için harcanan çaba hakkında az da olsa bilgi edinmeliyiz.

Peki kimdir William Shakespeare? Neredeyse üç yüzyıldan beri Shakespeare üzerine binlerce kitap yazılmasına rağmen, onun hayatı hakkında kesin olarak bildiklerimiz aslında çok azdır.

1564’te Stratfort-upon-Avon kasabasında dünyaya gelmiştir. Henüz on sekiz yaşındayken Anne Hathaway ile evlenmiş ve üç çocuğu olmuştur. Ne yazık ki çocuklarından bir tanesi küçük yaşta ölmüştür. Otuz dört yaşına basmadan önce altı tragedya ve altı komedya yazmıştır. Daha sonra Globe Tiyatrosu’na bağlı bir oyuncu topluluğunda aktör ve yazar olarak çalışmıştır. Bunun sayesinde bir hayli para kazanıp doğduğu kasabadan ev ve toprak satın almıştır. Ve en son 1616’da da bu kasabada ölmüştür.

Bunlar dışında yazılanlar birer varsayımdan ibarettir ve çoğu da zannımca saçmadır. Hatta bilgisiz bazı kişiler eserlerin Shakespeare tarafından yazılmadığını bile öne sürmüştür. Fakat adını taşıyan oyunları kendisinin yazdığı kesinlikle kanıtlanmıştır.

Shakespeare’in oyunları dışında Venus and Adonis ve The Rape of Lucrece adında iki uzun şiiri ve soneleri vardır. Ne var ki, şair Shakespeare deyince yalnız bunlar değil, tüm oyunları aklımıza gelir. Bunun sebebi de tüm oyunlarının hem biçim, hem de söz açısından şiir oluşu; onun yazdıklarında tiyatro ile şiirin eşsiz bir uyum içinde bütünleşmesidir. İşte bu nedenle Shakespeare başka bir dile çevrilince değerinin en az yarısını kaybeder.

Birçok tiyatro yazarından farklı olarak Shakespeare’in oyunlarındaki kişiler hiçbir şekilde Shakespeare’i yansıtmaz. Onun yarattığı kişilerin, kendi benliğiyle, yaşam felsefesiyle, düşünceleri ve duyguları vardır. Ve bu yaratılan karakterleri okurken gerçekten karakterleri görürüz. Shakespeare’i değil.

Shakespeare oyunlarını yayımlamamıştır. Bu nedenle oyunların yazılı metinleri elimize geçmediği için, bir tek satırının bile tam olarak onun yazdığı gibi olup olmadığını bilemeyiz. Şuanda okuduğumuz baskıları meydana getirmek için on sekizinci yüzyıldan beri yüzlerce uzman, Shakespeare’in metinleri üzerine çalışmalar yapmıştır. Hâlâ bu çalışmalar devam etmekte ve en az yanlış ve kolay anlaşılırlıkla yeni baskıları hazırlanmaktadır.

Dahası, Shakespeare’in metinleri üzerine çalışanlar, bugün artık kullanılmayan ya da tümüyle anlamı değişen binlerce deyim ve sözcüğü de, hazırladıkları bilimsel baskılara ekledikleri notlarda açıkladılar. Shakespeare’in yaklaşık dört yüz yıl önce yazdığı ve bu süreç içerisinde de İngiliz dilinde birçok değişiklik olduğu için, bugün edebiyat okumuş bir İngiliz bile bazı bilimsel baskılara ve C.T. Onions’un Shakespeare Glossary gibi sözlüklere başvurmadan Shakespeare’in metinlerini doğru düzgün anlayamaz.

Shakespeare’in yüceliğini tam kavrayabilmek için en iyi yol, ilk önce onun yararlandığı kaynağı, sonra yazdığı oyunu okumaktır. O zaman; yararlandığı konunun ana hatlarını pek değiştirmese de, her şeyi değiştirmiş ve tamamen kendisinin olan bambaşka bir yapıt ortaya çıkardığını görürüz. 

İşte bu nedenle sıradan bir yazar olmadığı için anlaşılması zor fakat bir o kadar da büyülüdür.