Sosyal çürüme mi, ekonomik problemler mi?

Günlük bir tartışma haline gelen 7'den 70'e herkesin görüşünü belirttiği bu konu hakkında birkaç kelam etmek istedim.

Özellikle ülkemizde ve dünya genelinde yaşanan ekonomik dar boğazın ardından insanların kendilerine kaynak yaratmak adına oluşturduğu birçok içeriğe maruz kaldık. Bunların toplum genelinde ayıplanan ve gözaltına giden bir süreçle sonuçlandı.

Ben bu yazıyı, çevremizde yaşayan yaşça büyük kişilerin şimdiki nesle hitaben 'Terbiyesiz.' ve 'Bu devir bozdu.' laflarına karşılık yazmak istedim. Gerçek aslında böyle mi? Bu soruyu yanıtlamak için elimden geleni yapacağım. Burada kesinlikle bir taraf olmamakla beraber sürekli bir tarafı zan altında bırakmak da kolay olmamalı diye düşünüyorum. Bu yazıda siyasetçilerin söylemlerini koymakla beraber, bilimsel araştırmalardan yararlanmaya çalışacağım.

Sosyal çürüme lafına baktığımızda aklıma direkt Emil Durkheim'ın anomi tanımı ve hangi koşullarda oluşabilir maddeleri geliyor. Bu maddeler şöyle;

  1. Boşanmalar artacak.
  2. Aile yapısı çökecek.
  3. Sanayi ve ticaretteki ödemelerde zorlanma olacak.
  4. İşçiler maaş alamıyacak.
  5. Cinayetler artacak.
  6. İşsizlik artacak.

Bu maddeleri okurken bizim ülke gözünüzün önünden bir film şeridi gibi geçti ve gitti. "Sosyal çürüme düzeltilemez" gibi laflar kullanılıyor ama ben öyle bir düşünceye sahip değilim. Sosyal çürümeyi ekonomik problemlere bağlıyorum. Bu konu hakkında kısa bir video linkine giderek eski Başbakan Süleyman Demirel'in konuşmasını dinleyelim.

Orada çok önemli bir cümle var: "Ahlakı bozar." Bizim konuştuğumuz ve özellikle 70'li yaşlardaki büyüklerimizin kullandığı laflar tamamen ekonomiye çıkıyor. İnsanlar günlük geçiniyor ve ihtiyaçlarını karşılamak zorunda. Bireyler sadece kendi bireysel ihtiyaçları ile sınırlı kalmıyor, ailesi varsa onların masraflarına da yetişmek zorunda kalıyor. İnsanlar yavaş yavaş gururlarını ele alıp normalde utanacağı şeyler yapıyor. Bu hırsızlık olabilir, fuhuş olabilir, aklınıza gelebilecek kolay yoldan para kazandıran unsurlar olabilir. Bunun dışında sosyal medya plartformlarında paylaştıkları müstehcen fotoğraflar gibi yaşamlarını devam ettirebilmek adına farklı yollara başvurarak kazanç elde etme peşine düşüyorlar.

Olaya sosyal açıdan baktığımızda ise şunu görüyoruz: Herkesin yorumladığı gibi sosyal bir çürüme hâkim. Bunu her yerde, her zaman görüyoruz. Yakınlarımızın gülerek anlattığı şeylerde bile bunlara şahit oluyoruz. Benim de aklıma şu geliyor: Ya bu sosyal çürüme geçmişten gelen bir şeyse? Artık insanlar utanmadan açık bir şekilde bunu yapıyor ya, eski zamanlarda da şimdi ayıplanan şeyler geçmişte kapalı kapılar ardında yapılmışsa? Ben şu anda varsayımsal olarak anlatıyorum bunları ama bunu gündüz kuşağı programlarında görüyoruz.

Şu zamanın tek sıkıntısı bilgiye tek bir tık ile ulaşabilmemiz veya bilgiyi yayabilmemiz. Tüm bunları göz önüne aldığımızda sosyal çürüme bir anda olabilecek bir durum değil, eskiden beri var olan bir durum. Ancak şimdi gözüme çarpıyor. Yeni nesil olarak tabir ettiğimiz nesil, ben de buna dahilim, bir şeyleri teşhir etmekten çekinmiyor. Bunun sebebi ise çoğu şeyin metalaşmış hâle gelmesi. Buna en uygun örnek ise Onlyfans diyebiliriz. Bunu herkes ayıplıyor ama orada fotoğraf paylaşımı yapıp, vücudunu teşhir eden insanlar kendini meta hâline getirmiş durumda. Onlarla yapılan röportajlarda sıklıkla şu ifadeye rastladım: "Kimsenin bir günde kazanamadığını, biz bir günde kazanıyoruz." Aslında yine işin sonu ekonomiye varıyor. Sosyal çürüme dediğimiz anda tamemen sosyal bilimler olarak değil ekonomik durumlarına, eğitim düzeylerine ve birçok etkene bakarak yorumlamamız gerekiyor.

Adelet Bakanlığı'nın verilerine baktığımızda ise özellikle kendi ülkemiz için düşündüğümüzde sayısal verilerle saydığım etkenler örtüşüyor.