Sosyal Temsiller Nedir?
Sosyal Temsiller nedir? Sosyal temsiller nasıl oluşur? Günlük hayatımızdaki sosyal temsiller nelerdir?
Günlük hayatta bir toplumun üyeleri, onları ilgilendiren ve onlar için önemli olan konular hakkında sıklıkla konuşurlar. Bu sayede bu konular hakkında kendilerince açıklama getirirler. Ancak bu tür konular, çoğunlukla belirli uzmanların belirli bir disiplin dahilinde ele aldıkları konulardır (örneğin bulaşıcı bir hastalık veya bir fizik teorisi gibi) ve bu nedenle teknik yönü oldukça fazladır. Yine de konunu uzmanı olmayan kimseler bu konularda konuşup açıklama getirmeye devam etmekte ve konuyu anlamaya çalışmaktadır. İşte sosyal temsiller, insanların günlük hayatta belirli bir konu hakkında yaptıkları açıklamaların nasıl ortaya çıktığını ve bunların nasıl sürdürüldüğüyle ilgilenen bir çalışma alanıdır (Lorenzi Cioldi ve Clemence, 2010). Toplumların deneyimlerine dayanarak ürettikleri ortak teori, görüş ve bilgileri ifade eden sosyal temsiller (Öner, 2002), sosyal psikolog Willem Doise'ye göre kolektif süreçlerin insanların düşünme yollarını nasıl etkilediğini anlamaya yönelik bir yaklaşımdır (Lorenzi Cioldi ve Clemence, 2010).
Dünyaya gelen her insan kendisini kuşatan sosyal bir dünyanın içine doğar. Bu sosyal dünyanın içinde, insanların benimsemesi gereken (ya da onlardan benimsenmesi beklenen) normlar ve tutumlar vardır. Ancak her insan, içerisine dahil olduğu sosyal dünyayı olduğu gibi benimseme taraftarı değildir. Her ne kadar bazen toplumsal gerçeklik insana dayatılan bir şeymiş gibi dursa da insanlar bu dayatmaya tepki göstermekte ve ona karşı alternatif gerçekler önerebilmektedirler. Bir bireyin içinde olduğu sosyal dünyanın, o bireye biçtiği bir "gerçek" ve bu gerçeğin karşısında da yine o bireyin, o sosyal dünyaya karşı ortaya koyduğu bir duruş noktası vardır. Narter'e (2003) göre sosyal temsillerin ana teması, işte bu bireyin içinde bulunduğu sosyal bilgilerle beraber onun bu bilgilere karşı gösterdiği duruştur.
Bütün sosyal temsiller, tanıdık olmayanı tanıdık duruma getirme amacındadır ve bu işlem, sırasıyla "demir atma" ve "nesneleştirme" süreçleriyle gerçekleştirilir (Öner, 2002, Paker, 1999, akt. Öner, 2002). Serge Moscovici, psikanalizin Fransız basınında nasıl sunulup ve iletildiğini incelediği çalışmasında, bu iki süreçten bahseder. Yeni, yabancı ve garip fikirlerin, nesnelerin ya da olayların tanıdık bir bağlamda yeniden düzenlenmesine yarayan "demir atma" ile bu yeni fikir veya nesneler, önceden var olan bilgiyle birleştirilir (Bayram, 2020; Özkan Demir, 2021). Yeni yayılmaya başlayan bir hastalığı çağımızın "Kara Ölümü (Kara Vebası)" olarak tanımlamak “demir atma” işlemine örnek olarak verilebilir (Höijer, 2011). Çünkü "Kara Veba"nın geçmişte ne denli geniş kitlesel ölümlere yol açtığını biliyoruz. Ve bu yeni hastalığı da tanıdık (Kara Veba) bir şeyle birleştirip onu bilinir kılıyoruz (Bu, Demir Atma'nın "isimlendirme" türüdür). Moscovici'ye (1984, akt. Narter, 2003) göre, bir şey isimlendirildiğinde o şey artık tarif edilebilir özellikler kazanır ve diğer şeylerden farklılaşır.
Nesneleştirme sürecinde ise düşüncede var olan bir şey, metafor, imge veya benzerlik kurma yoluyla fiziksel dünyada var olan bir şeye transfer edilir. (Lorenzi Cioldi ve Clemence, 2010; Öner, 2002). Bilardo toplarının atomlara benzetilmesi buna örnek olarak verilebilir (Öner, 2002). Dolayısıyla nesneleştirme, bir anlamda "soyut" olanın imge ve metaforlar yoluyla "somut" bir içeriğe kavuşturulmasıdır. Örneğin Sigmund Freud’un, altbenlik-benlik-üstbenlik kavramlarını açıklarken, "at arabası" metaforunu kullanarak (Yıldırım ve Kumcağız, 2022) teorisine somut bir içerik kazandırmaya çalışması da bir tür nesneleştirme işlemi gibi durmaktadır. Böylelikle insanlar, Freud’un teorisine ilişkin daha somut bir bilgi edinmiş oldular.
Görüldüğü gibi sosyal temsiller hayatımızın her anında ve yerinde kendisini gösterebilmektedir. Bu yaklaşım, daha bireyüstü seviyedeki süreçlerle ilgilenmektedir. Bu yönüyle sosyal temsiller, "daha sosyal bir sosyal psikoloji" için uygun bir yaklaşım gibi durmaktadır. Zira geleneksel yaklaşım, bilişsel çelişki, tutum vb. daha "bireysel" konulara odaklanmaktadır (Öner, 2002). Oldukça bireyci olmakla birlikte sosyal ve kültürel yönden yoksun olan bilişsel yaklaşıma ilişkin bir memnuniyetsizliğin olduğu da ifade edilmektedir (László, 1997). Bence her iki yaklaşımın da güçlü ve zayıf yanları bulunmaktadır. Bilişsel yaklaşımlar her ne kadar isabetli kestirimlerde bulunup alana önemli katkılar sağlasa da incelenen konunun sosyal içeriği nedeniyle daha üst analiz seviyesine odaklanan yaklaşımların daha uygun olduğu kanısındayım.
Kaynaklar
Bayram, P. (2020). Sosyal medyada Suriyeli mülteci krizine ilişkin konum alışlar: Türkiye’deki politik gençlik üzerinden bir analiz. Balıkesir University The Journal of Social Sciences Institute (23)44. Doi: https://doi.org/10.31795/baunsobed.699018
Höijer, B. (2011). Social Representation Theory, Nordicom Review, 32, .3–16
László, J. (1997). Narrative organization of social representations. Papers on Social Representations, 6(2), 155–172.
Lorenzi Cioldi, F. ve Clemence, A. (2010). Social Representations. J. M. Levine ve M. A. Hogg (Ed.) Encyclopedia of Group Processes and Intergroup Relations (1. Baskı, s. 823-826) içinde. SAGE Publications
Narter, M. (2003). Deliliğin sosyal temsilleri. Istanbul University Journal of Sociology, 3(7), 23-70.
Öner, B. (2002). Sosyal Temsiller. Kriz Dergisi 10(1) 29-35.
Özkan Demir, K. (2021). Barış Çalışmalarında Sosyal Temsiller Kuramı: Gruplararası Farklılıklar ve Bağlamsal Etkiler. Liberal Düşünce Dergisi, 26(103), 37-60. https://doi.org/10.36484/liberal.935668
Yıldırım, O. ve Kumcağız, H. (2022). Psikodinamik Yaklaşıma Göre İnsan Davranışının İncelenmesi, Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 15(40), 103-132. DOI Numarası: https://doi.org/10.14520/adyusbd.1052683
Resimli kaynaklar
https://pixabay.com/tr/photos/sigmund-freud-portre-1926-1153858/
https://pixabay.com/tr/photos/yayalar-insanlar-me%C5%9Fgul-hareket-400811/
https://pixabay.com/tr/photos/epidemic-wuhans-virus-quarantine-4888837/