Suriye İç Savaşı'nda Kadın Olmak

Yıllardır devam etmekte olan Suriye İç Savaşı'na, bu sefer farklı bir açıdan, Suriyeli kadınların gözünden inceliyoruz.

Savaş dönemlerinde karşılıklı çıkar gruplarının mücadeleleri arasında sivil halktan kayıplar verilmesi dünya tarihinin başlangıcından beri var olan bir olgudur. Bu noktada kadınlar ve çocuklar savaşlardan en çok zarar gören ve en fazla hedef alınan taraftır. Kadınların savaşlarda hedef alınması günümüzde ortaya çıkmış bir olgu değildir hatta tam aksine antik çağlardan beri savaşlarda kadınlara karşı başta tecavüz olmak üzere pek çok şekilde saldırıda bulunulduğu görülmüştür (Ülgül,2017: 445-446). Günümüzde ulusal orduların çatıştığı savaşların yerini giderek iç savaşlar almıştır. Bu yeni çatışmalar içerisinde de sivillerin ölüm oranının %75’e yakın olduğu düşünülmektedir. Bu siviller içerisinde de en fazla kayıp yaşayan grup yine kadınlar ve çocuklardır (Ward and Marsh,2006: 3). 


Çatışmaların ve devamında iç savaşın başlamasından önce Suriye halkı tıpkı diğer Arap ülkeleri gibi işsizlik, yüksek enflasyon, baskıcı bir rejim ve siyasi olarak az temsil edilme gibi sıkıntılarla karşı karşıya kalmıştır. Arap Baharı’nın etkileri öncelerinde Suriye’de barışçıl protestolar olarak ortaya çıksa da sonrasında kanlı bir iç savaş haline bürünmüştür. Başlarda bir diktatörlüğe karşı gelmeyi amaçlayan bu isyanlar devamında masum insanların öldüğü, etnik ve mezhepsel bir savaşa doğru ilerlemiştir (Noor,2016: 737). Bu süreçte bir iç savaş haline dönüşen çatışmalarda kadınların ve çocukların çoğunlukta olduğu siviller en ağır zararı almaya devam etti. Suriye genelinde yaklaşık 11,1 milyon kişinin insani yardıma ihtiyacı olduğu tahmin ediliyor. Suriye krizi beş buçuk milyondan fazla mülteci yarattı ve 6 milyon Suriyeliyi kendi ülkelerinde yerlerinden etti. Suriye'de her 10 kişiden 8'i yoksulluk sınırının altında yaşıyor (OCHA,2016).

Suriye’de yaşanan çatışmalarda kadınların rolünün daha çok insanı yardım sağlamak ve sağlık alanında çalışmak olduğu düşünülse de süreç böyle işlememiştir. Kadınlar özellikle barışçıl yollar aramak adına pek çok protesto ve isyanda yer almıştır. Bu isyanlarda yer almalarının arka planında sosyal ve politik bir değişimi de amaçlayan kadınlar özellikle çatışmaların ilk 18 ayında genellikle göz korkutma amacıyla yapılan göz altıları da yaşamışlardır (Nassar,2015: 10-11). Özellikle çatışmanın bir iç savaşa doğru yol aldığı 2012’den itibaren Suriye’de yaşanan şiddet daha önce görülmemiş boyutlara ulaştı. Bu şiddetin normalleştirilmesi de aynı derecede büyük boyutta zararlara sebep olmuş ve bu zararlar Suriyeli kadınlar için de ciddi sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Bu sonuçlar özellikle fiziksel şiddet olarak kendini göstermiştir. Kaçırılma, işkence, cinsel şiddetin her türlüsü; taciz ve tecavüz, erken yaşta zorla evlilikler, seks işçiliğine zorlanma gibi durumlarla karşı karşıya kalan Suriyeli kadın ve çocuklar iç savaşın belki de en zorlayıcı yönlerini birebir yaşamıştır (Alsaba, Kapilashrami,2016: 6-7).


Öte yandan, Suriye İç Savaşı örneğinde de gördüğümüz gibi savaş, kıtlık, doğal afet gibi durumlarda zorunlu göç olgusu ortaya çıkmaktadır. Son yılların en büyük göç ve mülteci krizi de Suriye çatışmalarıyla beraber başlamıştır. İnsanlar kadın, erkek, çocuk fark etmeksizin mülteci olarak başka ülkelere yerleşmek ve burada bir yaşam sürdürmek için pek çok farklı tehlikeyle karşı karşıya kalmaktadır. Ancak yukarıdaki örneklerde de görüldüğü gibi göç durumunda da tıpkı savaşta olduğu gibi kadınlara yönelik cinsiyete dayalı şiddetin daha fazla olduğu bilinmektedir. Suriyeli kadınlar yaşam hakkı talep ettikleri pek çok ülkede farklı farklı tehditlerle ve cinsel şiddetle karşı karşıya kalmaktadır(Özdemir Ö, Özdemir E, 2014: 114-115). Kadınlar ve kız çocukları göç yolculukları boyunca pek çok açıdan savunmasızdır. Özel ihtiyaçlarının karşılanması neredeyse sıfır noktasına gelmiştir. Göç yollarında konakladıkları tesislerde özel bir yaşam alanları, cinsiyete göre ayrılmış tuvalet ya da duş imkanları bile bulunmamaktadır. Bu etkenler cinsel şiddetin artmasına ve kadınların daha da savunmasız bir hale gelmesine sebep olmaktadır. Bunlarla beraber bu göç yollarının sonucunda ulaştıkları mülteci kampları da aynı derecede tehlikelidir. Bu kamplar çoğunlukla düzensiz ve izinsiz çadır yerleşmeleri halinde kurulmuştur. Burada kadınların güvenliğini sağlamaya yönelik herhangi bir prosedür uygulanmamaktadır. Bu güvenliksiz ortamda çoğu zaman kadınlar etraflarındaki kamp muhafızlarının ya da diğer mülteci erkeklerin cinsel şiddetine maruz kalmaktadır (Asaf,2017: 7-8).


UNHCR’nin Suriyeli mülteci kadınlarla yaptığı görüşmelerde pek çoğunun hane halkının yönetici haline geldiğini göstermiştir. Geleneksel olarak birbirine çok bağlı olan Suriyeli aileler erkeklerin sağladığı koruma ve finansal desteğe güveniyorlardı. Ancak savaş her şeyi değiştirdi. Erkekler öldürüldü, tutuklandı ya da ciddi şekilde yaralandı ve aileler için korku ve güvensizlik hayatlarında sürekli yaşadıkları duygular haline gelmeye başladı. Kadınların çoğu bu şiddet ortamının ortasında yalnız kalmaya korktu ve geride kalan ailelerinin olumsuz etkilendiği gördükçe yaşamak için göç etmek zorunda olduklarının farkına vardı. Ancak göç etme kararı ve bu süreçler de kadınlar için savaşta yaşadıkları tehditlere benzer tehditler ortaya çıkarmıştır. Mart 2014 tarihli UNHCR ProGres raporuna göre, 6.991 kayıtlı hane halkını yöneten kadınlardan 347'si Suriye'de veya uçuş sırasında cinsel ve cinsiyete dayalı şiddet ile ilgili olaylar yaşadığını açıklamıştır. Ayrıca, Lübnan'da risk altındaki 1.050 kişi tespit edildi ve ülke çapında bu kişilerin güvenliğinin sağlanması amacıyla çalışmalara başlandı. Bununla beraber yine mülteci kadınlar tarafından mültecilere yardım amaçlı çalışan kurumların personellerinden gelen tacizleri ve sömürücü teklifleri bildirmiştir. Kısaca tıpkı savaşta olduğu gibi göç bölgelerinde de kadınlar cinsel şiddet ve tacizin hedefi olmaya devam etmektedir (UNHCR,2014: 30-50).

Tüm bu verilere bakarak söyleyebiliriz ki kadının savaştaki yeri tarih boyunca belli kalıplar altında konumlandırılmıştır. Genellikle kadına yönelik cinsel şiddet savaş durumunda bir silah olarak kullanılmış ve böylelikle kadınlara karşı ölçülemeyecek boyutta hasar verilmiştir. Suriye çatışmalarında da yakından tanık olduğumuz şekliyle kadınlar ve çocuklar ciddi can kayıpları yaşamıştır. Savaşta hayatını kaybetmemiş olsalar bile savaş atmosferinde devamlı olarak bir korku ve tehdit altında yaşamak zorunda kalmışlardır. Barış ortamında dahi kadına yönelik şiddetin fazlaca görüldüğü Suriye toplumunda savaş şartları bu şiddetin boyutunu katlamıştır. Çatışmalarda ön saflarda yer almak isteyen kadınlar ise devletin haksız tutuklamalarına ve bu tutuklamalar sırasında işkenceye, cinsel saldırıya maruz kalmıştır. Suriye toplumunun yapısına baktığımız zaman erkek iş gücü ve finansal desteğinin geniş yer tuttuğu aileler savaşta verilen kayıplarla beraber ailelerinin yöneticilerini de kaybetmiştir. Korku içerisinde yaşayan Suriyeli kadınlar bu kayıplarla beraber hem kalan ailelerini ayakta tutmaya hem de hane halkına özellikle finansal destekte bulunmaya mecbur kalmıştır. Bunun sonucunda zorunlu göç ile evlerini terk eden milyonlarca kadın mülteci olarak yaşam hakkı talep ettikleri pek çok farklı dünya ülkesinde yaşam savaşı vermeye başlamıştır. Ailelerine de bakmakla yükümlü bu kadınlar bu dünya ülkelerinin hemen hepsinde kaçıp sığındıkları savaş ortamında yaşadıkları cinsel şiddete yeniden maruz bırakılmıştır.

KAYNAKÇA

  • Asaf, Yumna, “Syrian Women and the Refugee Crisis: Surviving the Conflict, Building Peace, and Taking New Gender Roles”, Aligarh Muslim University, India, (2007)
  • Khuloud Alsaba & Anuj Kapilashrami , ”Understanding women’s experience of violence and the political economy of gender in conflict: the case of Syria, Reproductive Health Matters”, 24:47, 5-17, (2016)
  • Nassar, Sema (2015), Detention of Women in Syria: A Weapon of War and Terror, Euro-Mediterranean Human Rights Network, http://euromedrights.org/wpcontent/uploads/2015/06/EMHRN_Womenindetention_EN.pdf (06.03.2017).
  • Noor, Samina, “War, Violence and Women: a Case Study of Syrian Civil War (2013-2014)” , Journal of Siberian Federal University. Humanities & Social Sciences 4, (2016)
  • OCHA (United Nations Office for the Coordination of Humanitarian Affairs), “About the Crisis”, http://www.unocha.org/syrian-arab-republic/syria-country-profile/aboutcrisis, (2016).
  • Özdemir, Özlem ; Özdemir, Emrah , “Syrian Refugee Women and Human Security” , Güvenlik Stratejileri, (2014)
  • UNHCR, Human Rights Watch Report. . “We Are Still Here”: Women on the Front Lines of Syria’s Conflict (2014)
  • Ülgül, Murat, “A Femınıst Approach To Syrıan Cıvıl War”, Alternatif Politika, (2017)
  • Ward, J. and Marsh, M. (2006) “Sexual Violence against Women and Girls in War and its Aftermath: Realities, Responses and Required Resources”, Symposium on Sexual Violence in Conflict and Beyond, Belgium, 21-23 June 2006,