The Nightmare Before Christmas -Tim BURTON- İZLEMELİ MİYİM? #36

Cadılar bayramına az bir süre kala sizlerle, her 31 Ekimde izlediği bu ikonik film hakkında sohbet etmek istiyorum. :)

Cadılar bayramına az bir süre kala sizlerle, her 31 Ekimde izlediğim ve Tim Burton ile tanışmamı sağlayan bu ikonik film hakkında sohbet etmek istiyorum. Filme geçmeden önce, beni yakındam takip eden okuyucularımın da bildiği üzere, öncelikle bu filmi izlerken neler hissettiğim ile yazımıza başlayalım.

Hepimizin hayatında korktuğu, çekindiği ve başına gelmemesi için kaçıp durduğu bir durum vardır ya da olmuştur. Ne kadar kaçarsak kaçalım bizi kendisine doğru çeken durumlar hani.

Benim için bu hissi tarif edebilecek tek bir kelime var;

"Monotonluk".

Evet, her şeyin tek düze olarak devam etmesi, her yeni güne uyandığımda o gün içinde neler olacağını tahmin etmek ve bu tahminlerimi yaşamak benim kaçtığım bir durum çünkü kalp atışımız gibi hayatında inişli çıkışlı olması gerektiğini savunurum. Hepimizin bildiği gibi dümdüz bir çizgi halini aldığında kalp atışımız, orada hayat durmuş demektir. Bundandır ki hayatı yaşayanların akışta kalıp, korkusuzca adım atabilenler olduğunu düşünmüşümdür her zaman. Işte bu nedenle Jack Skellington'ı her izlediğimde mutlu olur ve adım atmaktan, denemekten korktuğum bir durum olduğunda cesaret alırım ondan.

Filmin başında dikkatlerimizi üzerine toplayan masalımsı anlatım, bu öykünün bir yerinde kendimizden bir şeyler bulacağımızın habercisi niteliğinde bizi kendine çekiyor.

Hayat bizlere sınırsız olasılık tanır, hangi kapıyı açmaya cesaret edeceğimiz ise tamamen bize bağlıdır.

Bu film sayesinde seninle aramızda bir köprü kuruyoruz sevgili okuyucu. Nasıl yani dediğini duyar gibiyim. Evet evet seninle birlikte balkabağı şeklindeki kapıdan geçip, yolculuğumuza başlayacağız. :)

Filmin başında Jack'in nasıl bir kasabada yaşadığını bizlere sunan o fantastik ''Cadılar Bayramı'' şarkısını dinlemeden yazıya devam etmek bir şeyleri eksik hissettirecek. Bu nedenle öncelikle şarkıyı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bu nedenle gelin kasabaya sakinlerine bir göz atalım. Ne dersiniz? :)

Her yılın 365 gününün 364 günü Cadılar bayramı için hazırlanmaktan bıkıp usanan Jack, hayatında ona enerji verecek, her sabah uyandığında bir amaçla kalkmasını sağlayacak yeni maceralar istemektedir. Sizlerle yazımın başında paylaştığım kapıları sahiden bulan Jack, Yılbaşı ağaçlı kapının büyüsüne kapılır ve hiç düşünmeden kapıyı arar. Gördükleri karşısında kaybettiği o yaşam enerjisini bulan Jack, radikal bir karar alır ve bu sene cadılar bayramına hazırlanmak yerine, Yılbaşını kutlamak için hazırlıklara başlar.

Atladığı bir nokta vardır ki bu, hepimizin içinde var olan ve görmemek için direndiğimiz bir duygudur. Ne kadar kaçmaya çalışısırsa çalışsın, değişime açık olursa olsun o cadılar bayramı kralıdır ve ruhu kendi hazırladığı yılbaşına da yansımaktadır.

Noel babayı da yardım almak için cadılar bayramı kasabasına getirince ve Jack'i kıskanan Oogie Boogie noel babayı, (Jack'in deyişiyle Noak babayı) kaçırınca işler çığırından çıkar.

Her ne olursa olsun Jack'in yanında olan ve ona sonsuz bir aşkla bağlı olan Sally gerçekleri görebilse de Jack'in planlarından vazgeçmeye niyeti yoktur. Şu da bir gerçek ki bazen ne kadar çabalarsanız çabalayın, karşınızdaki insanın gerçekleri fark edebilmesi için öncelikle karanlıkta kalması gerekir.

Bazen sevgili okuyucu, gerçekleri görmek için kırılmak ve hayalkırıklığına uğramak gerekir. Aklımızda negatif çağrışımlar uyandıran bu iki kelimenin aksine, alacağımız ders bizleri daha güçlü bireyler haline getirir.

Bu noktada Jack'in aydınlanmasına şahit olup, cadılar bayramı kasabası sakinleri ile yılbaşına hazırlanmak isterseniz, sizleri 'The Nightmare Before Christmas( Noel Gecesi Kabusu) filmine bekliyorum :)

Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle...