Tiyatronun Doğuşu
Tiyatronun doğuşuna hep birlikte göz atalım.
Tiyatro izlemeyi sevmeyen yoktur. Peki tarihi hakkında ne biliyoruz? Tiyatro aniden mi çıktı yoksa bir tarihçesi var mı? Meraklandınız değil mi? Öyleyse tiyatro nasıl girmiş hayatımıza öğrenelim.
Tarihi milattan önce 6. yüzyıla kadar uzanan tiyatro; duyguların, düşüncelerin ve durumların sahnede sergilenmesi esasına dayanır. Yunanca, theatron kelimesinden türemiştir ve seyirlik yer anlamına gelir. Tiyatronun Antik Yunan’da bağ bozumu tanrısı Dionysos adına yapılan dinsel törenlerde doğduğu söylenir. Ancak arkeolojik çalışmalarla ortaya çıkarılan mağara resimlerinde çeşitli kılıklara girmiş insanların ritmik hareketler yaptığı görülür. Bu sebeple tiyatronun tarihinin çok daha eskilere dayandığı ve en eski sanat dallarından bir tanesi olduğunu söylemek yerinde olacaktır.
Kökeninde, ilkel insanın doğa olaylarını kendi bedensel hareketleriyle simgesel olarak temsil etme çabaları yatar. Yıllar öncesinden kalma mağara resimlerinde, ellerine ve yüzlerine hayvan postları geçirmiş insanların hareketler yaptığı görülmektedir. Bunlar maske ve kostüm kullanımının, dolayısıyla tiyatronun ilk örneği olarak görülür. Yani birçok örnek sayesinde, tiyatronun doğuşunun insanlığın doğuşuna kadar gittiğini görüyoruz.
Tiyatronun birçok bölümünde kullanılan maske, kişinin kendi kimliğinin aşarak başka kimlikleri ve daha genel varlık biçimlerini temsil etmesinin en etkin yollarından biridir. İlkel toplulukların inançlarına göre, yinelenen doğal olayların ruhları, kişilikleri vardı; bu kişiler sonradan tapınma nesnelerine, tanrılara dönüştü. İnsanlar, belli zamanlarda yapılan törenlerde bu tanrıları temsil eden maskelere bürünerek kendi yaşamlarını etkileyen doğa olayları üzerinden hâkim olmaya çalıştılar. Yağmur yağdırmak ya da avda başarılı olmak için yapılan törenler danslar. Kurallı oyunun ilk örneğiydi aslında tüm bunlar. Eski inançların hemen hepsi görülen “ölme ve yeniden dirilme” teması da insanlara verdiği kılık değiştirme ve kişileştirme de tiyatronun çıkış noktalarından biriydi. Mevsimlerin dönüşü, kışın bahara dönüşmesi gibi yinelenen doğa olayları, eski yılı temsil eden kralın yeni yılın kralının karşısında yenik düştüğü bir törensel boğuşma olarak temsil ediliyordu.
Bazı başka kuramlara göre ise tiyatronun kaynağı Şamanist inançlardır. Şamanist törenlerin özelliği, izleyici ya da katılımcılara, tanrısal gücün simgesi yerine kendisini göstermesiydi. Bu törenlerde belirli kurallara uygun davranışlarla kendinden geçen şaman, öte dünya ile bu dünya arasında bir aracı rolü üstlenmektedir.
Tiyatro, bugün de kökenindeki bu iki öngörünün izlerini taşır, bu iki öngörü arasından güç alır: Bir yanda doğa güçlerini simgesel olarak canlandırma, temsil etme işlevi; öte yanda, doğaüstü güçlerin görünmesine aracılık etme işlevi. Doğaya öykünme kuramına göre, tiyatronun en önemli öğesi kılık değiştirmedir.
Tiyatro eserlerini diğer edebiyat eserlerinden ayıran en önemli özelliği hikâyenin canlandırılarak yani seyircilere gösterilerek anlatılmasıdır. Oyun yazarı, oyuncular, yönetmen ve daha birçok sanatçının ortaklaşa çalışmasıyla oyun sahneye konur. Seyirci de bu sanatın tamamlayıcısı olur kimine göre.
Gelin, geçmişten günümüze tiyatro hangi aşamalardan geçmiş bakalım.
Antik Yunan Tiyatrosu
Roma Tiyatrosu
Orta Çağ Tiyatrosu
Rönesans Tiyatrosu
Geleneksel Türk Tiyatrosu
Çağdaş Tiyatro