Türler Arası Yeniden Yazım Bağlamında “Anayurt Oteli”

Anayurt Oteli isimli eserin türler arası yeniden yazım bağlamında karşılaştırılması.

Anayurt Oteli, edebiyatımızın usta kalemi Yusuf Atılgan’ın 1949 yılında yayımlanan ikinci romanıdır. Eser iç monolog tekniği kullanılarak kaleme alınmıştır. Ayrıca yazar eserinde simgesel bir dil kullanır. Örneğin, otel, karakterin kendi yarattığı dünyayı simgelerken, kadın karakteri cinsel arzu ve bastırılmış duyguları simgeler. Yazar eserinde tıpkı baş karakter Zebercet’in ruh hâli gibi ücra, sessiz ve sakin bir atmosfer yaratır. Bu atmosfer, Zebercet’in yalnızlığı ve yabancılaşmasını daha da vurgular ve okuyucuya daha yoğun şekilde hissettirir.

Psikolojik bir roman olan Anayurt Oteli, Anadolu’nun ücra bir kasabasında, on yıldır otel işleten Zebercet adında bir adamın hayatını konu alır. Zebercet içine kapanık, yalnız ve çevresi tarafından ‘garip’ olarak nitelendirilen bir adamdır. Babasından kalan otel onun için bir sığınak aynı zamanda bir hapishanedir. Otel deyim yerindeyse Zebercet’in kendi yarattığı bir dünyadır ve o bu dünyada kendi kurallarını koyar. Bir gün otele bir kadın gelir. Bu gizemli kadın otelde bir gece kalır ve ardından gider. Ancak bu kısa süre içinde Zebercet’in hayatını tamamen değiştirir. Gizemli kadın Zebercet’in içinde bastırmış olduğu duyguları ve arzuları uyandırır. Kadın Zebercet’i kendi kurduğu otel ile sınırlı olan dünyasından çıkarır ve onu gerçek dünyayla yüzleşmeye zorlar. Zebercet kadın sayesinde geçmişi ve içinde yaşadığı yalnızlıkla yüzleşmeye başlar. Bu yüzleşmenin ardından Zebercet kendi yarattığı dünyayı yıkar ve gerçek dünyaya adım atar. Ancak bu adım, onun için hiç kolay olmayacaktır. Kendini ömrü boyunca dış dünyaya kapatan Zebercet için bu yeni hayata uyum sağlamak oldukça zor olur.

Romanın temalarında biz okuyucunun dikkatini ilk çeken unsur yabancılaşmadır. Zebercet karakteri üzerinden yazar toplumdan dışlanmış bireyin iç dünyasını bizlere sunar. Bir diğer ana tema ise cinselliktir. Eserde cinsellik hem bir saplantı hem de bir kurtuluş yolu olarak işlenir. Zebercet karakteri cinsellik konusunda saplantılı bir adamdır. Kadının gelişi ile içinde bastırmış olduğu cinsel arzuları uyanır. Zebercet bu duyguları uyandıran kadın ile ilişki kurmak ister, ancak bu ilişkiyi gerçekleştiremez. Zebercet’in kadına karşı hissettiği duygular aslında çocukluğu ve annesi ile ilintilidir. Zebercet, çocukluğundan beri yalnızlık ve dışlanma duygularıyla yaşamıştır. Annesi tarafından terk edilmiştir. Kadının gidişi ile aslında geçmişi ile tekrar yüzleşir. Hayatında olan kadınlar tarafından hep terk edilir Zebercet.

Ayrıca yazarın cinsellik teması üzerinden içinde yaşadığımız toplumdaki bireyler için cinselliğin tabulaşması sonucu bastırılması ve bu bastırılmanın sonucu olarak saplantılı bireylerin ortaya çıktığını vurgulaması dikkat çeker.

Ömer Kavur’un Gözünden “Anayurt Oteli”

Türk sinemasının önemli isimlerinden olan Ömer Kavur, 18 Haziran 1944’te Ankara’da doğdu. Sinema öğrenimini Fransa’da tamamlayan Kavur, ilk filmi olan “Yatık Emine” isimli sinema filmi ile kariyerine başladı. Kavur, filmlerinde genellikle yalnızlık, yabancılaşma, cinsellik, geçmiş ve gelecek gibi temaları işledi. Kavur 1987 yılında aynı adla Anayurt Oteli eserini uyarladı. Kavur kitaba sadık kalmakla birlikte okurun karakter analizini kolaylaştırmak adına minik dokunuşlar yapmıştır. Genel bağlamda öykünme görülür. Film, romanın atmosferini birebir yansıtmıştır. Filmin çekimleri, romanın geçtiği kasabanın birebir aynısı olan bir platoda yapılmıştır. Bu sayede film, romanın yalnızlık ve yabancılaşma duygularını daha da güçlendirmiştir. Filmin oyuncu kadrosu, romandaki karakter tiplemesi ile taban tabana aynıdır. Romanda okuyucunun zihninde canlanan karakterlere oldukça benzer oyuncular ile çalışılmıştır.

Baş karakter Zebercet rolüne Macit Koper hayat verirken Şahika Tekand ise Zebercet’in hayatının dönüm noktası olan gizemli kadına hayat vermiştir. Film eleştirmenlerden tam not almaklar birlikte 1987 Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde “En İyi Film” ve “En İyi Yönetmen” ödüllerinin sahibi olan Anayurt Oteli, İstanbul ve Venedik Film Festivali dahil birçok festivalden ödülle döndü.

Türler Arası Yeniden Yazım Bağlamında “Anayurt Oteli”

Türler arası yeniden yazım, edebiyat alanında, bir metnin biçimini veya görünümünü değiştirerek, indirgeme veya genişletme yaparak yeni bir anlam veya yeni bir yorum sunmanın bir yoludur.

Sinema, resim, edebiyat gibi farklı sanat alanlarına mensup eserler “göstergelerarasılık” bağlamında yeniden yorumlanarak, farklı düzleme aktarılabilir. Türler arası yeniden yazım bir düzlemden bir diğer düzleme aktarılmasıdır. Bu aktarım sırasında eserin konusu, karakterleri, temaları ve atmosferi gibi unsurlarda değişiklikler meydana gelebilir.

Anayurt Oteli isimli yazınsal ve görsel düzlemdeki iki eseri incelediğimizde, her iki eser de içine kapanık, yalnız Zebercet’in hayatını konu alır. Her iki düzleme aktarılan eserin benzer ve farklı noktalarının olması kaçınılmazdır. Anayurt Oteli filme ve romanı, türler arası yeniden yazım bağlamında kesiştiği, benzerlik gösterdiği noktalara değinecek olursak, ilk olarak konunun her iki eserde de aynı olması karşımıza çıkmaktadır. Öte yandan karakterler bağlamında da bir indirgeme veya genişletme söz konusu değildir. Yalnızlık, yabancılaşma, cinsellik, geçmiş ve gelecek temaları yine her iki düzlemde de paraleldir. Ancak düzlemler arasında, film ve roman arasında önemli farklılıklar da bulunmaktadır.

İlk olarak göze çarpan farklılık zaman ve mekân farkıdır. Film, romandan farklı olarak 1980’lere, darbe sonrasına taşınmıştır. Bu değişiklik, filmin atmosferini ve darbe sonrası bireye yönelen sinemanın örneği olma bağlamında önemlidir.

Bir diğer farklılık ise hikâyenin anlatımıdır. Roman iç monolog tekniğiyle anlatılmaktadır. Bu teknik sayesinde, okuyucu Zebercet’in iç dünyasını ve duygularını yakından tanımaktadır.

Filmde ise, iç monolog tekniği kullanılmamaktadır. Bunun yerine film, Zebercet’in bakış açısından çekilmiş belgesel tarzı görüntülerle anlatılmaktadır. Göze çarpan diğer farklılık ise kadın karakterinin romanda Zebercet’in bastırlmış duygu ve arzularını simgelerken, filmde Zebercet’in geleceğe dair umudunu simgelemektedir. Son olarak romanda Zebercet, kendi yarattığı dünyayı yıkar ve gerçek dünyaya adım atar. Ancak bu adım, onun için kolay olmayacaktır. Bu adım Zebercet’in kaldıramayacağı bir adımdır ve bu değişikliğin altında ezilir ve yaşamına son verir.

Filmde ise Zebercet’in sonu belirsizdir. Gerçek dünyaya adım atar, ancak onun bu yeni hayatın yükünü kaldırıp kaldıramayacağı, nasıl uyum sağlayacağı veya sağlayamayacağı gösterilmez. Yazınsal düzlemden görsel düzleme aktarılan her eserde olduğu gibi “Anayurt Oteli” isimli sinema filminde genel olarak esere sadık kalmış olsa da yine de farklılıklar bulunmaktadır. Bu farklılıklar, filmin romandan farklı bir yorumu olduğunu bize gösterir.