Vaay, Panama Ne Güzelmiş!: Tecrübelerin Bakış Açımızı Değiştirmesi Üzerine

Çocuklar için olan bu eser, bize "Panama"nın tam da gözümüzün önünde olduğunu hatırlatıyor.

Ana karakterlerimiz Kaplancık ve Ayıcık, güzel evlerini bırakıp Panama’nın yoluna koyulurlar. Amaçları, her şeyin daha büyük ve güzel olduğu, hayallerindeki ülke Panama’ya gitmek ve orada güzel bir hayata başlamaktır.

Kaplancık ve Ayıcık zorlu bir maceraya atılır: Yorulurlar, acıkırlar, Panama’nın hayalini kurarlar. Bu zorlu yolculukta yeni arkadaşlar da edinirler, ama tek biri dışında hiçbiri Panama’nın yerini bilmez. Onlara yardımcı olabilecek tek kişi akıllı kargadır. Karga, onları Panama’ya götürür. Panama onların nehrine, ev de onların evine benzese de onlar bunu göremez. Çünkü yokluklarında evleri de değişmiştir, ağaçları da büyümüştür. Evi tamir ederler, sallanan sandalye yaparlar... Aslında başta ellerinde olana birkaç küçük değişiklik yapmaktan başka bir şey değildir bu, ama “Panama”ya varmışlardır. Nasıl mı?

Panama bir yer değildir aslında. Bazen önemini anlamak için farklı maceralardan geçmek zorunda kaldığımız bir şeydir. Bir duygudur, bir tecrübedir. Panama, aslında biraz dikkatli baktığımızda görebileceğimiz, çoktan sahip olduğumuz mutluluktur.

Kaplancık ve Ayıcık’ın “yeni” yaşamlarını daha iyi hâle getirmek için eve birkaç küçük değişiklik yapmaları ise tamamen motivasyonlarının sonucudur. Tüm bunlar, evlerine farklı bir açıdan baktıklarından olmuştur: yukarıdan. Kitabın bu kısmı bana, kült film Ölü Ozanlar Derneği’nden bir sözü hatırlattı:

...Sıranın üzerinde ayakta durarak kendime, olaylara farklı bir açıdan bakmam gerektiğini hatırlatırım; çünkü oradan bakınca her şey farklı görünür. İnanmıyorsanız gelin de bakın. Hepiniz. Sırayla...

Hepimiz “Panama”yı arıyoruz. Ama belki de tek yapmamız gereken, kendimize yüksek bir sıra bulmaktır; o zaman "Panama"nın gözlerimizin önünde durduğunu görebiliriz.