"Ve Biz Yeniden Doğacağız"
Çünkü mutluluk herkesin sahip olabileceği bir şey
Size defalarca izlediğim ve bana her seferinde yeni bir bakış açısı kazandıran harika bir Kore-eda filminden bahsedeceğim bugün: Canavar (Monster/ Kaibutsu).
Film, Queer Palmiye ödülünün yanı sıra Yuji Sakamoto’nun kaleme aldığı senaryosuyla da En İyi Senaryo ödülünü kazandı. Filmin müzikleri ise Mart 2023’te vefat eden efsanevi müzisyen Ryuichi Sakamoto tarafından bestelendi. Bu film her şeyiyle kalbimde bambaşka, biricik bir yere ait.
Film üç ana bölüme ayrılabilir. İlk bölüm Saori ve Minato’nun ilişkisini inceleyen kısım iken ikincisi Hori’nin maruz kaldığı itham yüzünden hayatında olup bitenlere odaklanıyor. En son kısım ise Minato ve Yori’nin ilişkisine odaklanıyor ve milyonlarca duyguyu aynı anda hissettiriyor size.
Filmin ilk sahnelerinden biri, yanan bir binayı izleyen Saori ve oğlu Minatonun diyaloğu. “Eğer bir insanın beyni domuzunkiyle değiştirilirse o insan mı olur yoksa domuz mu?” diye soruyor Minato. Bu sorunun Minato’nun ve onun çevresindekilerle ilişkisini şekillendiren ana sorulardan biri olduğunun filmin ilerleyen dakikalarında fark ediyoruz.
Minato, filmin devamında Saori’yi endişelendirecek kadar “alışılmadık” davranmaya başlıyor. Bir gün saçlarını kesiyor, bir gün eve geldiğinde ayakkabısının tek eşi yok, bir gün su matarasının içinden toprak çıkıyor. Bunların hepsi Saori’yi endişelendirmek için yeterli ancak Saori de Minato’ya baskı yapmamak için olabildiğince “cool” davranmaya çalışıyor. Belki de Minato’nun ona gelip konuşmasını bekliyor önce. Ancak bir gün Minato akşam geç saatlere kadar eve gelmeyince ve Saori onu bir tünelde tek başına “Who is the monster (Canavar kim?)” diye bağırırken duyunca bir şeylerin ciddi olduğunu fark ediyoruz. Ancak yine hiçbir şey olmamış gibi arabaya biniyor ve eve gitmek için yola koyuluyorlar. Yol boyunca Saori nasıl Minato’nun “normal” bir aileye sahip olmasını istediğinden, buna dair ölen eşi, Minato’nun babasına, söz verdiğinden bahsediyor. Minato’nun aklı başka yerde, telefonuna bakıyor bir ara. Sonra… Sonra da arabanın kapısını açıp arabadan atlıyor. Hastaneye gidiyorlar ve bir sürü test yapılıyor Minato’ya. Hastane çıkışında Saori’nin yine Minato’yu endişelendirmemek, onu rahat hissettirmek için olabildiğince cool davrandığını görüyoruz. Ancak sonrasında ikili arasında gelişen diyalog benim kalbimi hiçbir şeyin kıramadığı kadar kırmıştı.
M: Anne, X-ray sonuçlarını gördün mü sen?
S: CT (bilgisayarlı tomografi) mi? Aynen. Her şey normal görünüyordu. Gerçekten her şey yolunda. Seninle ilgili hiçbir sorun yok. Ne oldu? Neyin var? Okulda bir şey mi oldu? Yemeği yavaş yediğin için mi? Neden saçını kestin? Neden ayakkabını kaybettin? Buraya (kulağına) ne oldu?
M: Domuz beyni! Beynim domuzunkiyle değiştirildi. Benim hakkımda garip olan şey bu işte. Ben bir canavarım…
Annesinin bunu sana söyleyen kimdi diye Minato’yu sıkıştırmasıyla, Minato Hori cevabını veriyor. Aslına bakarsanız filmi defalarca izlememe rağmen neden Minato’nun bu cevabı verdiğini hala anlayabilmiş değilim.
Bundan sonra ise Saori sürekli okula gidiyor ve olan biten hakkında okul müdürü ve Hori başta olmak üzere diğer hocalarla da tartışmalara giriyor. Özellikle Hori’nin bu tartışmalar ya da toplantılar sırasında sergilediği davranışlar tek kelimeyle tuhaf gelmişti bana ilk izlediğim sefer. Tartışma öylesine büyüyor ki Hori Minato’ya vurduğu ve bunun için üzgün olduğuna dair bir basın açıklaması yapıyor. İşten de çıkarılıyor bu arada. Hikaye sürekli gazetelerde ve medyada kendine yer bulduğu için kendi kişisel ilişkilerinde de sorunlar yaşıyor ve hayatı bildiğimiz cehenneme dönüyor. Burada Hori’ye gerçekten haksızlık edilmiş olduğunu düşündüğümü söylemeden edemeyeceğim. Ancak dediğim gibi neden böyle bir suçlamaya maruz kaldığına dair cevabı bulabilmiş değilim henüz ki bence bunun temeli olamaz ama neyse.
Üçüncü sekansa geldiğinde ise olaylar Minato ve Yori’nin ilişkisi etrafında gelişiyor. Yori sınıfın “dışlanmışı” gibi bir sunuluyor, özellikle de erkek öğrenciler tarafından sürekli olarak zorbalığa maruz kalıyor. Minato da Yori ile diğer insanlar etraftayken konuşmuyor. “Damgalanmak” istemiyor belli ki. Hatta Yori’ye “Evet arkadaşız ama diğerlerinin yanında benimle konuşma!” diyor. Filmin bu üçüncü bölümünde Minato’nun Yori’ye karşı hislerinin ona ne kadar anlaşılmaz, karmaşık hatta belki kabul edilemez geldiğini ve bu yüzden “alışılmadık” davranmaya başladığını fark ediyoruz.
Saçını kesiyor çünkü saçlarına bir önceki sahnelerde Yori dokunmuştu ve bunu yaparken kendi beyninin bir domuzunkiyle değiştirilmiş olduğunu söylemişti (ki bunu ona söyleyen kişi Yori’nin “bu” halini kabullenemeyen babası). Ayakkabısını kaybetti sanıyorduk ama ayakkabısının tekini Yori’ye vermiş mesela Minato. Ya da mesela Minato o akşam o tünelde “Canavar kim?” diye bağırırken Yori’yi bekliyordu. Bu filmi izlemek gerçek anlamda bulmaca çözmeye benziyordu. Paralelleri bir araya getirip olayların bağlantısını kurmaya başladığımda her ayrıntının kalbimi daha da kırdığını hissettim.
Yori ve Minato okul dışında, kendi buldukları bir harabede istedikleri gibi vakit geçirip diledikleri kadar “tuhaf” olabiliyor, istedikleri her konu hakkında konuşabiliyorlar. Ama etraflarında insanlar varken bunu yapmak neredeyse imkansız oluyor onlar için. Kimseye söyleyemiyorlar çünkü eğer söylerlerse “onların asla mutlu olamayacaklarını bilecekler, söyleyecekler.” Okul müdürüyle konuşurken söylemişti Minato bunları. O halde soralım hep birlikte, canavar kim diye. Minato ve Yori’yi kabullenmeyen herkes canavar. Onları kabullenmemenin dayandırıldığı “toplumun gelenek ve görenekleri, kutsal ailesi” canavar. Kendilerini canavar gibi hisseden Minato ve Yori ise bu hayatta kendi yollarını bulmaya çalışan, bunu yaparken de kendileri olmaktan korkan, kendileri gibi olmamaları tembihlenen çocuklar sadece.
Y: Yeniden mi doğduk?
M: Öyle olduğunu sanmıyorum.
Y: Doğmadık mı yeniden?
M: Hayır, aynıyız hala.
Y: Harika!
Yeniden doğmak istemiyoruz. Kendimiz olarak yaşamak istiyoruz sadece. Çok yaşayın, Minato ve Hori! Kabullenin kendinizi ve uzun süre yemyeşil ormanlarda, güneşin altında hatta bazen de fırtınada yan yana çığlık çığlığa koşun, koşun, koşun ta ki yeryüzü aşkın yüzü olana dek! Hori'nin de dediği gibi "Sizinle ilgili hiçbir sorun yok!" Siz alabildiğine özgür olun, mutlu olun. Çünkü mutluluk herkesin sahip olabileceği bir şey!