Van Gogh Oto-Portreleri
Gogh'un oto-portreleri hakkında biraz bilgi.
Vincent Van Gogh denildiğinde muhtemelen aklınızda ilk canlanan şeylerden birisi onun oto-portrelerinden biri olur. “Ay Çiçekleri” ve “Yıldızlı Gece” tablolarının yanı sıra, 35’e yakın oto-portresi de Van Gogh’un en çok bilinen eserleri arasındadır.
Bu kadar çok oto-portresi olmasına karşın, Gogh’un günümüze kadar sadece tek bir fotoğrafı gelmiştir. Gogh’un görünüşüyle alakalı olan fikirlerimizi 19 yaşında çektirdiği ve biraz da huysuz göründüğü bu fotoğrafından daha ziyade oto-portrelerinden alırız. Kızıl saçları, yeşil gözleri ve köşeli yüzüyle Van Gogh, her portesinde kendi yüzünü farklı bir şekilde tasvir etmiştir. Bunun nedeni sorulduğunda ise şöyle söyler:
İnsanlar, tıpkı benim de inandığım gibi, kendini tanımanın zor olduğunu söylerler – ama kendini çizebilmek de kolay değildir.
Vincent aslında oto-portrelerini boşlukta olduğundan dolayı çizmemiştir. İnsan portrelerinde pratik yapmak isteyen Gogh, finansal olarak zorluklar yaşadığından dolayı, çizimleri için modeller bulmakta da zorlanıyordu. Çözüm olarak kendi portrelerini yapmaya da bu şekilde başladı. Hatta bazı oto-portrelerini tuvallerin arkasına yaparak sadece pahalı bir modelin masrafından değil aynı zamanda da pahalı olan tuvallerin masrafından kendisini kurtardı.
Yaptığı oto-portrelerin çoğunda konsantre olmuş yüz ifadesiyle kendisini ihtiyatlı ve ciddi olarak tasvir etmesi bize Gogh’un karakteri hakkında bazı ipuçları veriyor. Paris’te yaptığı son portresi için “oldukça dağınık ve hüzünlü [...], örneğin, ölümün yüzü gibi bir şey” diyen Gogh, çoğu zaman kendisini zihinsel ve fiziksel olarak tükenmiş hissediyordu.
Vincent bir bunalım esnasında 1888’de kendi kulağını kesti. Bu konu hakkında mektuplarında konuşmak istemese de iki oto-portresinde bu konuyu yansıttı. Acınmamak için tablolarında kendisini hasta ve meteliksiz olarak tasvir etmek istemeyen Vincent, tablo yapmanın onu iyileştirdiğine kendisini ikna etmişti.
Vincent’in oto-portreleri bize kendisi hakkında fikir vermesinin yanı sıra, birçok sanatçı için de ilham kaynağı oldu. 20.yy’ın başından beri birçok kez sayısız sanatçı tarafından esin kaynağı olarak kullanılan tablolarıyla birlikte Vincent kalbimizde güneşe ve sarı rengine olan sevgisiyle yaşayacak.