Virginia Woolf’un Gözünden

“Neden kadın Shakespeare çıkmadı?” sorusuna bir yanıt.

Virgina Woolf’un belki de en büyük şansızlıklarından biri Victoria Dönemi’nde doğmuş olmasıdır. Victoria Dönemi, her ne kadar Britanya İmparatorluğu’nun zirve dönemi olarak anılsa da toplumsal anlamda içten içe bir çöküş yaşandığı gerçeği de gözler önündedir. Birçok çelişkinin bir arada olduğu bu dönemde, zengin ile fakir ve kadın ile erkek arasındaki eşitsizlik gözle görülür derecededir.

Virginia Woolf’un feminizmi tam da bu çağın yaşantısını hedef alıyordu. Kadınların okutulmaması, istemedikleri biri ile evlendirilmesi ve kadın rolünün, erkekler tarafından onlara biçilen anne ve ev kadını rolünden ibaret olduğu görülüyor. Eğer ailenin isteklerine karşı gelinirse kız çocuğu, bir odaya kapatılarak veya dövülerek cezalandırılıyordu. Kadına özgür iradenin sunulmadığı, kadının her alanda geri plana hapsedildiği bu yaşam tarzı, Virginia’nın da kabul etmediği bir olguydu.

Woolf'un kadınların toplumdaki konumu ile ilgili okuma yapmak istediğinde karşılaştığı manzara onu daha da şaşırtıyor. Çünkü bu meseleyi ele alanlar da hep erkekler olmuştur. Yaptığı araştırmalarda erkek kendini merkeze alarak kadını “öteki” konumuna getiriyor ve kendine bir kimlik sağlıyor. Erkek bakış açısıyla kadının bir diğer görevi ise kadın karşısında erkeği en üstün, en yetenekli, en iyi yani kısacası her şeyin 'en'i olarak yüceltmek olarak görülüyordu.

Virginia, toplumun yönelttiği sorumlulukları bir kenara bıraktığımızda kaygı gözetmeksin kadının, onu özgür kılacak miktarda bir ekonomik geliri ve kendine ait bir odası olması gerektiğinden bahsediyor. Böylece erkek egemen toplumda kadının da söz sahibi olması ve eser ortaya çıkarmasındaki zincirleri kırma yolundaki ilk adım atılmış olacağından söz ediyordu. Her ne kadar bu şartlar sağlansa da kadın, kelimelerinin ürünü olan eserleri yayımlaması o kadar da mümkün sayılmıyordu. Emily Bronte, Charletto Bronte ve Mary Ann Evans gibi kadın yazarlar, toplumda olumlu karşılanmadıkları sebebi ile kitaplarını erkek adı kullanarak basıma veriyorlardı.

Tüm bu anlattıklarımızdan yola çıkarak ise neden kadınlardan bir Shakespeare çıkmadığı sorusuna özet olarak, sadece dönemin koşulları göz önünde bulundurularak dahi birçok yanıt çıkarılabilir. Virginia, kadın ve erkek arasındaki eğitim eşitsizliği dolayısıyla üniversiteye gidememiş, kütüphaneye dahi kabul edilmemişti. Onun tek kaynağı ve belki de tek şansı babasına ait olan kütüphaneydi, erkek kardeşlerinin aksine eğitimini ancak bu kütüphane sayesinde tamamlamakla yetinmek zorundaydı. Yani Virginia Woolf’a göre evet, kadından Shakespeare çıkması mümkün değildi. Bunun sebebi ise sınıf farklılıkları, ekonomik ve hukuki düzenlemeler olarak gösterilebilirdi. Kadının edebiyat yapma veya tiyatroda oynama yeteneği olmadığı için değil, onlara bu hak verilmediği ve değersizleştirilip alay edildiği için sadece erkek bir Shakespeare olabilmiştir.