Yaratık

Keni yıkımında yanmak.

Birbirini peşi sıra takip eden yalanlar.

Sanki onların ördüğü soğuk, yalnız, acınası duvardan bir çıkış yolu yoktu.

Sözler her daim duvarda yazılı ama hayal kırıklığının kurnazca gülümsemesini gölgelemeye yetmiyordu.

Her adım da arkasında geliyor, önüne geçiyor ve onu tekrar yere seriyordu.

İnsan aklının acizliği ağırlaşıyor, adım adım yıkıma sürüklüyordu.

Gece, yine siyah örtüsünü çekmişti göğün üstüne,

Rüzgarın serinliği teninde yankılanırken, bulutlar gökyüzünde sabitlenmişti.

Ve yaratık, umudunu derin bir kuyunun dibine yeniden gömmüştü.

Saçları gözlerinin önüne dökülürken, bakışları ateş gibi parlıyordu;

Kalbi sıcak ama dışı bir kaleyi andırırdı.

Soğuk görünümü içindeki öfkeyi maskeleyemezdi.

Benliğinden çælınan paraları ararken, insalara ilgi ile bakar ama yaklaşmazdı.

Derisinden yavaşça akardı, damarlarında dolaşan zehir…

Kendi yalnızlığında kaybolmuş, sevgisiz, saldırgan ve korku içinde sıkışmıştı.

Dokunduğu her ruh, kül oluyor ve bilinmeyen yerlere savruluyordu.

Gecenin karanlığına sarınmışken, sevilmeyi bekliyordu;

İçinde dolaşan ateşden güç alıyordu, ama kendi alevlerinin arasında bile yalnızdı.

Kalbinde alışık olduğu umutsuzluk, zihninde yankılanan bir çığlık gibiydi.

Dinmeyen bir acıyla, sessiz çığlıklar atarken, kurtarılmayı bekleyerek uyuyordu.