Yeni Nesil Reklamcılık ve Pazarlama Stratejisi: Taşra Yaşamını Toz Pembe Göstermek

"Taşra yaşamı üzerinden yapılan reklamlar,kent insanının ihtiyacını karşılamak adına yapılan kurgulardır."

Markalar, proje yönetim süreçlerinde hedef kitle temeline yerleşen planlamalar yaparlar. Ve bu her iş kolu için geçerlidir. Her işin birincil adımı hedef kitlenin kimlerden oluştuğu belirlemek ve onları analiz etmekle başlar.

Günümüzde reklam ve pazarlama dediğimiz alan farklı stratejilerle hedef kitlerlerinin ihtiyaçlarına yönelik içerikler üretmekte ve bunun sonucunda da büyümeyi hedeflemektedir. Medya araçlarıyla birlikte günlük yaşamda hemen her yerde bir reklam unsuruyla baş başayız. Toplu taşıma araçlarında, ücretli uygulama kullanmadığımız için bizi reklam izletmeye mecbur bırakan sosyal platformlarda, şehirdeki bilbordlarda, duvarlarda ve daha nice yerde. Peki markalar, pazarlamaya çalıştıkları ürünleri bize lanse ederken kullandıkları metafor ve araçlarla ne kadar iyi niyetliler? "Herkes çok mutlu çünkü bu markayı kullanıyorlar!" Derken, medyanın bize gösterdiği unsurların doğru olmadığının yalnızca bir " reklam" olduğunun ne kadar farkındayız?

Taşra hayatı, günümüz reklam stratejilerinde kendine kolay yer bulmuş ve gittikçe de popülerleşmeyi sürdürmektedir. Özellikle de gıda şirketleri, bankalar, operatör şirketleri ve e-ticaret markaları taşrada yaşayan insan figürü üzerinden bizlere satış reklamları yapma konusunda bir hayli ısrarcı içerikler üretmektedirler. Hikaye basittir: kendi halinde taşrada yaşayan bir aile, x markasının köylerine gelmesinden mutludurlar ve işleri artık çok kolaydır. Kente gitmelerine artık gerek yoktur, iyi ki varsın x markası, bizi kente gelmekten kurtardın!

Toz pembe hayatlar olarak gösterilen bir taşra yaşamı bize doğru ve sahici gelmese gerek. Doğa içinde olmak, doğal ürünler tüketmek,az sosyal medya aracı olduğu için daha gerçek ilişki ağı ve benzeri. Bunlar, kent yaşamının değişen dünyada gıbta ettiği unsurlar. Reklam içerikleri de bize bu gıbta ettiğimiz "doğal", "gerçekçi" mesajları iletmek üzerine strateji geliştirme peşinde. Yoksa, kesilen su ve elektrikler, çamurlu yollar, çok çalışmasına rağmen hakkını tam alamayan ve ürünleri kentte kat kat fazlasına satılan çiftçiler, yol sorunu yüzünden eğitim kurumuna gitmekte zorlanan çocuklar, kendi içinde ahlaki kurallara sahip olan ve bunların dışında kalmanın verdiği korkuyla ona denilen hayatı yaşayan kızlar ve kadınları konu edinen reklamlar, pek de işe yaramasa gerek.

Hedef kitleyle daha samimi ilişkiler ve duygusal bağ kurmak için taşra yaşamını kullanan markalar, bu değerlere atıfta bulunarak tüketicinin davranışını yönlendirmeyi hedefler. Örneğin, bir e-ticaret markası köydeki esnaf ve çiftçiyle ortak olarak onların ürünlerini kentteki pazarı için ulaşılabilir kılar. Ya da, bağlantı alt yapısı kötü olan bir yerleşim yerine internet bağlantısının gelmesiyle, çekirdek aile artık çok mutludur. Sosyal medyaya girebilir, dizi izleyebilir ve sevdikleriyle konuşabilir.

Fakat burada kavramamız gereken şudur: taşra yaşamı üzerinden yapılan, taşra hayatını kolaylaştıracak ürünler ortaya koyduğu mesajını bize veren reklamlar esasen taşra yaşamındaki insana yönelik değil,kentteki insanın ihtiyacını gidermek üzerine yapılan kurgulardır.


Görsel:https://pin.it/vfhhS67S8

https://pin.it/2xU17gH5m