Yüzyıllık Uyuyan Güzel
Masalın Bittiği Yerde Hayat Başlar.
Murathan Mungan, “Kırk Oda” adlı öykü kitabında geçmişten itibaren en bilindik olan masalların uyarlamasını yazmıştır. Bu kitabın içindeki öyküler, tarih boyunca kalıplaşmış olan değerlere meydan okumaktadır.
Murathan Mungan, var olan bir masalı yani Uyuyan Güzel’i metinlerarasılık tekniği ile “Yüzyıllık Uyuyan Güzel” adını kullanarak yeni bir hikâye haline getirmiştir. Julia Kristeva’nın da dediği gibi her metin başka bir metnin sindirilmiş halidir. O zaman okuduğumuz her metin başka bir metnin dönüştürülmüş ya da üzerine bir şeyler eklenmiş halidir demek doğrudur. Mungan, masaldaki uyuyan o güzel kızı orijinal halinden oldukça uzaklaştırıp başka bir karaktere çevirmiştir. Hikâyedeki olay masal ile aynıdır. Fakat olayın doğurduğu gelişmeler ve sonuçlar masalın gerçeğinden uzaklaşmıştır. Murathan Mungan, parodisinde prensesin uyandıktan sonra yaşadıklarını ve insanoğlunun yaradılışı hakkındaki sorgulamalarını dile getirmiştir. Orijinal metinde prens öptükten sonra prenses uyanır ve evlenip çok mutlu olurlar çünkü masallar hep mutlu sonla biter, bizler buna alıştırılmışızdır.
Masalın orijinalinde mutlu bir son yaşanırken Mungan’ın kurguladığı hikâye hüzünlü bir son ile biter. Masaldaki güzel, prensine kavuşup gerçek aşkı bulmuştur ancak hikâyede gördüğümüz güzel, prensi yalnızca uyanmak için aracı olarak görmüştür. En çok dikkat çeken kısım ise masalın orijinal halinin çokça dışına çıkılarak Uyuyan Güzel’in uyandıktan sonra derin düşüncelere dalıp Âdem’in yaradılışı hakkındaki düşünceleridir. Bu hikâyenin parodi olmasını sağlayan en önemli şey ise sonunun bu kadar kötü bitmesidir. Prens, özendiği hayata ulaşamıyor ve Uyuyan Güzel öldükten sonra prens her şeyi unutuyor.
Uyuyan Güzel masalı, okuyucuyu düşündürme gibi bir amaç taşımaz Murathan Mungan’ın yazdığı hikâye ise masalı, felsefi unsurlar taşıyan bir metne dönüştürür ve bizi ilk insan olan Âdem’e kadar götürür. Bizi farkına varmadan sorgulamaya iter. Artık Uyuyan Güzel’i masal karakteri olmaktan çıkarıp gerçekliğe yaklaştırır:
“Gözlerini açar açmaz nedense ilk Âdem’i düşündü. Yaradılışının sabahındaki Âdem’i. Yazgıdaşı Âdem’i. O da böyle mi uyanmıştı?”
Bu hikâyede pastiş tekniğini de görürüz. Pastiş dediğimiz teknik, bir eserin taklit edilmesidir. Eğer bu taklit alaylı bir anlatımla yapılırsa parodiye dönüşür. Murathan Mungan burada Uyuyan Güzel masalından alıntılar yapmıştır. Bu alıntıları çoğunlukla bir alay içinde yapmıştır:
“Nitekim padişahın nurtopu gibi bir kızı olmuş. Adını ayışığı koymuşlar… ( NE GÜZEL! ).”
Alıntının ardından parantez içinde, büyük harflerle ve sonuna ünlem koyarak yazdığı kısım ile masaldaki saçmalıkları eleştirmek istemiştir.
Feminizm yönünden baktığımızda ise, Uyuyan Güzel masalında en önemli olay prensin kızı öpmesidir. Her şey bunun etrafında kurgulanır. Ancak bu hikâyede prens, Uyuyan Güzel’in uyanması için yalnızca bir aracıdır. Prens yüceltilmez. Uyuyan Güzel’in uyandıktan sonra prenses gibi olması gerekirken bunun aksine Uyuyan Güzel sadece bastırılmış duygularını ortaya çıkaran bir kadın olur. Bunlar aşk, sevgi gibi şeyler değildir. Yıllarca konuşamamış olmaktır.
Tüm bunları toparlayıp bir sonuca ulaşacak olursak, bu hikâyenin Uyuyan Güzel masalının parodisi olduğunu söyleyebiliriz. Postmodernizmin teknikleri kullanılarak masal yeniden kurgulanmıştır. Murathan Mungan, geçmiş terimleri ile günümüz terimlerini bir araya getirmiş hatta insanlığın yaradılışına kadar uzanmış ve postmodernizmi bize başarılı bir şekilde hissettirmiştir.