Zannetmek.

Psikolojik döngğler, zannettiklerimiz ve döngüler.

İnsan zanneder.

Bir çok olay ve tecrübe zan üzerine kuruludur. Zannedişler ve sanrılar benim dünyamda büyük ve bir o kadar küçük bir yer kaplamakta. Evet çelişkilerle konuşuyorum çünkü hayatın tekdüzeliğine dair pek bir inancım yok. Kendi yarattığım ya da yaşamak zorunda bırakıldığım çelişkiler üzerine inşa ediyorum bir çok şeyi. Sonrasında yıkılıyorlar belki ama tekrar denemek için bir şans tanınmış diyerekten devam ediyorum yoluma. Sahi ya, bir yol var. Yaşanması gereken, bir takvimi olan, zaman çizelgesine sahip, her detayı bana sorulmadan yazılıp çizilmiş bir yol. Hatta ne hissedeceğim bile bana sorulmamış, ne tür sınavlardan geçeceğim hazır önümde beni beklemekte. Ve aynı bu şekilde elimle kapattığımı zannediyorum bazen. Ve yine en başa dönüyorum evet, o döngünün en başına yani zannettiğim noktaya. Bazen kendimizi durdurma içgüdüsüne sahip olduğumuzu düşünürüz, bu mantalite bize içgüdüsel olarak işlenmiş gibi gelir. Aslında zannetiklerimizle aksiyon aldığımız meselelerden ibaret değil mi irademiz. İrade denilenin ağırlığını üstümüzde hissederek, doğru olana yaklaşırız ve doğru olanı yapmaya çalıştığımızı zannederiz. Tüm bu hissiyat sinsilesi bizleri aslında mantıklı bir noktaya koyar. Gerçekliğin farkına varırız. Her şeyin duygulardan ibaret olmadığını, irade ve mantığın çok sert bir şekilde duygularla beraber gelerek koca bir çelişkiyi meşrulaştırdığını görürüz. Ya da zannederiz, evet gerçek mi değil mi diye düşünüp sonrasında cevap bulduğumuzu zannederiz. İşte o zaman bir döngünün içinde var olduğumu anlarım ben. Döngü kavramının diplerine inmek cesaret gerektirse de hayatın mükemmel bir yerden ibaret olmadığını, iniş çıkış ve yokuşların kaldırımlar ya da uçurumlarla son bulduğunu hatırlamak gerekir. Yolların varlığını kabullendikten sonra bir de sonunu göremeyişini kabullenme evresine geçiş yapabilmek, aslında bir döngünün deliğine düşmeyi kabuulendiğimin bir göstergesi haline gelir. Bir moloz yığınını ele alalım, yıkılanların birikintisinden ibaret olduğunu düşününce sonradan tekrardan yenilenip hayata katılma aşamasını yoksaymış gibi düşünürüz. Aslında onca umut ve iyilik duygusunun yok olduğunu zannederken o molozun toplanıp yeni bir yapıt haline gelebilecek olma düşüncesi zanlarımızla çelişmeye başlar. Her bir çelişki bir döngünün getirisi ve her bir döngü bir çelişkinin tohumu haline gelir. Sonra sorarım bu neyin döngüsü diye. Ve başa dönerim. İnsan zanneder.