12 Years of Slavery-Uncle Tom's cabin
Hiç düşündünüz mü, özgürlük neydi?
Film izlemeyi çok severim, hatta hayatta yapmaktan en zevk aldığım nadir etkinliklerden biridir. Bu filmler belki de hayatımda en zor izlediğim filmlerden oldu bitirmem ve filmin vücudumda hissettirdiği vicdan azabı ve acıyı atmam günlerimi aldı. Bu yazıyı çok erteledim açık konuşmak gerekirse. Yazmak istemedim, yazarken ağlamak istemedim, ama en önemlisi bizim ah vah diye yazıp konuşulan şeylerin yıllar boyu insanların tecrübe ettiği ve iğrenç bir şekilde hâlâ devam eden bu davranışları yazmak beni emin olun ki çok zorladı.
Filmler kesinlikle izlediğim en duygusal filmlerdendi. Çok acı, elimize mısırımızı alıp keyfi bir şekilde izlediğimiz bu filmlerin gerçek hikâyeyi yansıtmaları, çok acı. Köleliğin bu kadar yaygın olduğu bu dönemde yaşanan ve bize yansıtılmış ızdırapların sadece iki tanesi. Farklılıklardan bu kadar korkulması ve “normal” olmadıklarının düşünülmesi dikkatimi çok çekti ve çok sorgulattı.
Neden? Cevap bulamadım buna açıkçası, nasıl bir insan bu kadar kötü olabilir, hiç mi vicdanı çığlıklar atmaz, hiç mi üzülmez karşısındaki İNSAN acılar içinde kıvranırken, yorgunluktan ölürken, kadın, çocuk ve erkek demeden hepsini bir arada her şeyden men ederek yaşatmak mıydı insanlık? Bunlara cevap bulamadım.
Belki bunları okurken sadece bir filmdi denebilir ama hayır bu popülasyonun yarısından fazlasının geçmişten günümüze hâlâ yaşadığı şeyler. Kölelik kavramını dinle bağdaştırırlarken (her acımasızca yapılan şeyden sonra vicdan rahatlatmak İçin hala kullandıkları bahane gibi) “köleliği” tecrübe eden insanların dinin aslıyla bu kadar bağlı oluşu bana çok değişik geldi ama aynı zamanda bi o kadar da tanıdık bir duyguydu, insanların yüzyıllar boyu hissettiği bu inanç ihtiyacı aslında yemek içmek gibi hayati bir ihtiyaç.
Buradaki asıl soru, Tom nasıl tanrıya olan inancını yitirmedi? Daha gitmeden biliyordu çok kötü bir hayatın onu beklediğini veya Platt/Solomun nasıl her cümlesinin sonunda lordlarına teşekkür ediyordu, teşekkür edilecek hiçbir şeyi kalmamışken.
Özgürlük ne demek sizin için düşünmenizi isterim, belki saçınızda rüzgarın geçişini hissetmek, Denizin sonsuzluğunda rahatlamak, dünyayı gezmek veya bunun gibi bir çok şey. Onlar içinse sadece iki seçenek vardı.
Ölüm ya da bir kağıt parçasına basılmış “özgürdür” stamp’i. İnsan ölürken mutlu olur mu? Tom olmuştu çünkü ölüyken kimse ona işkence edemeyecek veya bir başkasına işkence etmesine zorlanmayacaktı, çünkü orada statü yoktu herkes eşitti. Platt’in sadece bir mektup postalatmak için bu kadar uğraşması, aslında alt tarafı bir mektup değil mi, hayır. Onun için özgürlüğünün biletiydi.
İsimlerin önemini yitirdiği bu olayda, trajedinin, acımasızlığın en üst seviye hâlini görüyoruz. Kendi bedenlerinde değiştiremeyecekleri renkleri yüzünden insan statüsü bile verilmeyen bu kitle tanrıya inamalı mıydı? Madem tanrı vardı, din vardı, peki yarattığı canlının renginden dolayı işkence görmesine nasıl göz yumabildi?
Sorgulamak ile sorgulamamak arasındaki cehalet çizgisi ve korku çemberi. Yaşamakla hayatta kalmak arasındaki farkın en anlamlı kareleriydi bu filmler. İlk filmde hiçbir karakterle bağ kuramadım çünkü kötülük bana göre sonradan öğrenilen bir savunma mekanizmasıdır. Küçücük bir çocuğunun vicdanını wow diyecek seviyede bulamadım çünkü olması gereken bu, normali bu.
Geliştiğini düşündüğüm hiçbir karakter yok. Kabullenilmiş çaresizlik, konfor sağlayan bilinen kötülük ve bunun gibi birçok klişe var. Erkeklerin kendi cinsel ihtiyaçları için bile köleleri yumurta seçer gibi seçtikten sonra çevresindekilerin ufacık üzüntü göstergesi beni etkilemiyor. Bakıp herkes uzaktan üzülür, asıl vicdan göstergesi bu durumu tersine çevirmeye çalışmaktır ki ben bunu hiç görmedim.
Diğer film hakkında konuşacak olursak en üzüldüğüm karakter Patsy oldu, küçücük bir kızken koskoca bir kadın olmaya zorlanmış, fiziksel ve duygusal her şey için kullanılıyor; tecavüz, işkence, zorbalık ve en şaşırtmayan yine bir erkek penisini içinde tutamayıp karısını aldatınca suçlanan diğer kadının oluşu. Patsy karşı koyabilir mi? Tabii ki hayır, peki Epps’in davranışları ve sapıklığı için neden sahibesi tarafından Patsy cezalandırılıyor?
Hemen söyleyeyim, insan sadece gücü yetene karşı güçlüdür. Bu hep böyleydi ve değişmeyecek. Gelişen karakter görmedim, gelişmeye çalışanlar oldu fakat onlarda bu aşamada hep susturuldu. Zaten asıl olay bu değil mi bir insan ne kadar sorgularsa ne kadar öğrenirse o kadar özgürdür ve onlarda hep bunu engellemeye çalıştı.