1924 Anayasası Döneminde Siyasal Rejim

1924 Anayasası Döneminde Siyasal Rejim: Tek Partili Hakimiyeti

1924 Anayasasının belirli bir siyasal rejimi dayatmamıştı ancak demokrasi felsefesi ile hazırlanmıştı. Ancak bu demokratik rejim, uzun bir süreçten sonra kısmen başarılı oldu denebilir. İlk olarak, 1924 Anayasası döneminde, Türkiye Cumhuriyetinin birçok siyasal rejime tanıklık ettiği söylenebilir. 1920-1931 yılları arasında Türkiye’nin siyasal rejimi otoriter tek parti rejimi olmuştur. 1931-1946 yılları arasında ise bu tek parti otoriter rejimi totaliter rejimlerin bazı özeliklerini taşıyan daha katı bir rejim olmuştur. 1946-1960 yılları arası dönem ise Türkiye Cumhuriyeti rejimi demokrasi olmuş fakat bu demokrasi rejimi seçimsel bir demokrasi olmuştur. Ancak yazımızda 1924 anayasası döneminde içerisindeki tek partili siyasal hayatın egemen olduğu dönem esas alınmıştır; siyasal rejim bu dönemin koşullarına göre tarif edilmiştir.


TEK PARTİ REJİMİNİN ORTAYA ÇIKIŞI VE KONSOLİDE OLMASI

Türk tek parti sistemi, 1925 Terakkiperver Cumhuriyet Fıkrasının (TCF) kapatılmasından, 1945-1946 yıllarına kadar geçen sürede yirmi yıl sürmüştür. Tek parti dönemi boyunca Atatürk’ün kurmuş olduğu Cumhuriyet Halk Fırkasının (CHF) egemenliği her alanda etkili olmuştur.

Türkiye’de otoriter tek parti rejiminin kurulması belli konsolidasyon aşamalarından geçerek olmuştur. Tek parti rejimine giden ilk aşaması 1923 seçimlerinden sonra ikinci TBMM döneminde Kemalistlerden oluşan grubun mecliste egemen olmasıyla başlamıştır. İkinci TBMM’nin oluşumundan sonra bu grup arasında da farklılıklar ortaya çıkarak bir ayrışma yaşandı. Kemalistler içindeki bu diğer grup, Mustafa Kemal Paşanın radikal projelerine karşı, daha tedrici ve evrimsel bir değişimi ve liberal politikaları savunan bir gruptu.

İkinci TBMM dönemindeki ikinci grup 1925 yıllında TCF’yi kurdu fakat yedi ay sonra Şeyh Said isyanıyla ilişkili olduğu düşünülerek kapatıldı. Böylece tek parti rejimine bir alternatif oluşturacak tek partide ortadan kaldırılmıştı.

Tek parti rejimi konsolidasyonu sağlamak amacıyla sınırlı olarak şiddete başvurmuştu. Bunun en büyük örneğini İstiklal Mahkemelerinin kurularak devrimlere muhalif kesimlerin idam edilmesi olmuştur.

Tek parti rejiminin konsolidasyonun sağlanmasının önemli bir araç da 1925 yıllında çıkarılmış olan Takrir-i Sükûn Kanunudur. Bu kanun çerçevesinde muhalif kimselerin sesi kısılmıştır.

Konsolidasyon süreci meclisin sosyolojik yapısı üzerinde de etkili olmuştur. Rejimin dayandığı temel sosyal güç olan devlet elitleri giderek her seçim döneminde sayılarını artırarak hakimiyetlerini sağlamıştır.

Tanör, 1925 yılını tek parti rejiminin kurulması ve 1930 yılını ise tek parti rejiminin yerleşmesi açısından dönüm noktaları olarak görmektedir. Özellikler Doğu isyanı sonucunda çıkarılan Hiyanet-i Vataniye Kanunu ve Takrir-i Sükûn kanunları ile tek parti rejiminin kurulmaya başlandığı gözlemlenmiştir.

Tek parti rejiminin 1930’dan sonraki durumu ise bu düzenin yerleşmesi yani konsolide olması olarak görülmektedir.

TÜRK TEK PARTİ SİSTEMİNİN NİTELİĞİ

Ergun Özbudun, Türk tek parti rejiminin, Linz’in tipolojisindeki ‘’bağımsızlık sonrası mobilizasyoncu tek parti rejimleri’’ kategorisine dahil olduğunu söylemektedir. Mobilizasyoncu otoriter rejimlerin temel özeliği bir tek parti vasıtasıyla gerçekleştirilen bir kitle mobilizasyonuna dayanmasıdır. Bu sistemler merkezde tek partinin kontrolü söz konusu olmakla birlikte yoğın bir halk kitlesinin katılımı da söz konusu olmaktadır.

Linz, bağımsızlık sonrası tek parti rejimlerinin kısa süre sonra, mobilizasyoncu niteliklerini kaybettiklerini gözlemlemektedir. Aslında bu durum Türkiye Cumhuriyeti için de geçerlidir. Ergun Özbudun bu durumu şöyle anlatmaktadır; ‘’Milli Mücadele döneminin geniş koalisyonu ve oldukça etkili kitle mobilizasyonu savaşın kazanılmasından sonra çok daha bürokratik ağırlık kazanmış, Milli Mücadele koalisyonun önemli ortakları olan dini muhafazakarlar, Kürtler ve liberal demokratlar devlet yönetiminden dışlanmıştır.’’


Yararlanılan Kaynaklar

ERGUN ÖZBUDUN. OTORİTER REJİMLER, SEÇİMSEL DEMOKRASİLER VE TÜRKİYE. İSTANBUL: İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYINLARI, 2016. s.77-80.

BÜLENT TANÖR. OSMANLI-TÜRK ANAYASAL GELİŞMELERİ. İSTANBUL: YAPI KREDİ YAYINLARI, 2017, s. 314-315.