ABD Başkanlık Seçimleri I: Hükümet Sistemi

Geçtiğimiz süreçte dünya siyasetinin merkezine oturan tartışmalı başkanlık seçimini farklı bir perspektiften ele alalım!


3 Kasım 2020'de ABD vatandaşları, 59. başkanlık seçimleri için oy kullandı ve tartışmalı seçimin sonuçları, etkileri ve seçim sürecindeki gelişmelerin yarattığı hareketli ortamın neredeyse iki hafta olmasına rağmen henüz durulmadığını söylemek yanlış olmaz.

2020 Başkanlık Seçimleri, real politik kadar siyasal katılım, iktidar devri, erkler ayrımı, adil ve güvenilir seçim kadar kimlik ve temsiliyet konularında da siyaset sahnesinde ayrı bir öneme sahiptir. Söz konusu Amerika Birleşik Devletleri olunca gerek uluslararası siyaset düzleminde gerekse ulusal düzeyde demokrasi tartışmaları ile beraber Trump/Biden kimlikleri üzerinden de kazanan ve kaybeden karşılaştırmasının yapılması belki de seçim öncesindeki süreçlerin ve sonuçlarının önemini göz ardı etme gibi bir tehlike de barındırabilir. Bu nedenle seçime kazanan/kaybeden veya Trump/Biden gibi ikili bir perspektiften bakmak yerine biraz daha derinlemesine tahlil yapmanın gerekli olduğu kanaatindeyim. Seçim öncesinde meydana gelen sokak hareketlerinin toplumsal harekete dönüşmesi ve bu dönüşümün kimlik temelli tartışmalara ve süreçlere yol açması, Cumhuriyetçi iktisadi perspektif ile Covid-19 pandemisinin etkileri, şüphesiz ki söz konusu seçime katılım oranlarını artırmış ve bazı eyaletlerin minimum düzeyde oy farkı ile seçim sonuçlarına etki ettiğini söyleyebiliriz. Özellikle seçimlerden çok kısa bir süre önce Mayıs ayında George Floyd'un polis şiddeti neticesindeki ölümü, ardından ülkenin birçok bölgesinde meydana gelen sokak hareketlerinin kimlik temelli bir toplumsal harekete dönüşme süreci, federal kolluk kuvvetlerinin Trump tarafından yaygın bir şekilde baskı aygıtı olarak kullanılması ve bütün bunlar yaşanırken Covid-19 salgınının neden olduğu sosyal kapanma ve iktisadi istikrarsızlık seçimlere yansımıştır. Seçim öncesi süreçte yaşananların sandığa yansıması olarak da yorumlanabilecek seçim sonuçları aslında teorik ve pratik açıdan da ilginç sonuçları meydana getirdi ve getirecek gibi görünüyor. Örneğin bu seçimde yaklaşık 150 milyon ABD vatandaşı oy kullandı. J. Biden Amerika tarihinde en fazla oy alarak başkan seçilen ilk kişi, D. Trump ise en çok oy alan ikinci kişi olarak tarihe geçti. Bu gibi nedenlerden ötürü ABD 59. Başkanlık Seçimleri konusunu bir yazı dizisi şeklinde teorik ve pratik bilgilerle değerlendirmenin faydalı olacağı görüşündeyim. Şimdiden iyi okumalar diliyorum.

ABD Hükümet Sistemi: Başkan ve Kongre

Amerika Birleşik Devletlerinin tarihi modern dünya ve devletler sistemi açısından oldukça ilginç, etkili ve belirleyici bir konu olmakla beraber aslında günümüz siyaseti, seçimleri ve vatandaşlık kavramı açısından önemli bir konudur. ABD'deki demokrasi tarihi her ne kadar Orta Avrupa devletlerindeki kadar geçmiş bir tarihe dayanmasa da Amerikan Bağımsızlık Savaşı -diğer bir deyişle Amerikan Devrimi- bugün hala ABD siyasetinde ve özellikle demokrasinin işlerliği, kurumların bağımsızlığı ve demokratik ilkelere bağlılık açısından etkili ve belirleyici bir konumdadır. Amerikan Bağımsızlık Savaşı kadar Amerikan İç Savaşı da bugünkü parti sisteminde ve eyaletlerin Başkanlık, Senato, Kongre ve yerel seçimlerinde etkili bir gelenek oluşturmuştur. Bağımsızlık Savaşı ve İç Savaş kadar, ABD tarihindeki anayasa değişiklikleri (amendment), partiler ve seçim sistemleri, reform süreçleri, federe ve federal yapıdaki prosedürel yapı ve değişiklikler de güncel süreçte ABD siyasetinde etkili olmaktadır.

Başkanlık sistemi ile yönetilen ABD, sistemin en yetkin ve istenen işlerliğe en yakın örneklerinden biridir. Yasama, yürütme ve yargı erkleri arasında kesin bir ayrım olan hükümet sisteminde yürütmenin başı olan başkan, doğrudan halk tarafından seçilir. Yasama yetkisi, Senato ve Temsilciler Meclisinden oluşan Kongre'dedir. Senato ve Temsilciler Meclisi başkanlık seçimlerinden ayrı bir biçimde görevlendirilir. Senato, eyaletlerin eşit sayıdaki temsilcilerinden oluşurken Temsilciler Meclisi, eyaletlerin seçim bölgelerindeki nüfus oranlarına bağlı olarak temsilci çıkarabilmektedir. Son 10 yıl içinde seçim bölgelerindeki nüfus oranları değişimine bağlı olarak söz konusu bölgelerde temsilci sayısında değişiklikler meydana gelebilmektedir. Yargı yetkisi de yasama ve yürütmeden bağımsız bir şekilde yüksek mahkeme ve alt mahkemeler aracılığı ile işler. Teorik açıdan güçler ayrılığı prensiplerinde başkanlık sisteminde sapmalar, krizler veya yapısal aksaklıklar yok gibi görünse de dönem dönem erkler arasındaki yetki paylaşımı, denge ve fren mekanizmasındaki aksaklıklar, yürütmenin yasamadan baskın olması veya Senato ve Temsilciler Meclisindeki azınlık ve çoğunluk dengesi gibi durumlar yaşanabilmekte, bu durumlar da teorideki kusursuz işlerliğin krizlere de sahne olabileceğini göstermektedir.


Seçim hakkında biraz daha etraflıca yorum yapmamızı sağlayacak olan Kongre'nin işlerliği ise oldukça farklı bir konudur. Özellikle CNN, BBC gibi farklı yayın organlarının seçim sürecinde odaklandıkları yapı Senato ve Temsilciler Meclisi, yani Kongre olmuştur. Her ne kadar Biden/Trump üzerinden seçim ilerlemiş olsa da, Kongre'nin seçim sonrasındaki yapısı Demokrat Parti iktidarının devam eden süreçteki başarısını veya işlerliğini de ortaya koyacaktır. Kongre'nin öneminin liderle neredeyse eşdeğer olduğu bu durumda görev, yetki ve sorumlulukları da oldukça geniştir. Öncelikli olarak doğrudan halk tarafından seçimle oluşturulan Temsilciler Meclisi ile beraber Kongre, hükümetin önergelerini kabul eden, veto eden veya değiştiren bir kurum olmanın ötesinde iç ve dış siyasetin gideceği yolu belirlerken, alternatif politikalar belirleyebilme, kanun yapma veya yasa tasarısı sunma gibi oldukça önemli yetkilere de sahiptir. Senato'nun yapısında her eyaletin ikişer senatör seçme hakkı varken, Temsilciler Meclisi'nde eyaletlerin temsilcileri güncel nufüs oranlarına bağlı olarak yer alabilmektedir. İkili Kongre yapısında Senato ve Temsilciler'in yetkileri de yine anayasa değişiklikleri ile sınırlandırılmıştır. Kongre yapılanmasında bunun önemi Senato ve Temsilcilerin bir uzlaşı veya çatışma içinde çalışıp çalışmayacağını göstermesidir. Kongre bu uzlaşmacı/çatışmacı sürecin yanında, herhangi bir yasa tasarısı veya politika değişikliği teklifi kabul gördüğünde veya düzenleme talep edildiğinde bahse konu olan mevzu için komisyonlara da ev sahipliği yapar. Komisyonlarda hem iktidar hem de muhalefet cehpesinden temsilciler yer alır. Burada önemli olan temsilcilerin, temsil ettikleri partinin çıkarını gözetmeden, temsil ettikleri bölgelerin ve özellikle de seçmenlerin çıkarlarına yönelik politika geliştirebilmeleri veya geliştirmeyi amaçlamalarıdır. Kısacası, senatörlerin ve temsilcilerin kanun teklifleri veya politika gelişimi/değişimi mevzularında partiden ziyade seçmenlerine yönelik hesap verilebilir, şeffaf, ulaşılabilir ve sürdürülebilir siyasi eylemlerde bulunmaları beklenmekte ve sistem tarafından da bu mümkün hale gelmektedir. Bu bağlamda bölgenin ihtiyaçları doğrultusunda partinin çıkarına aksi yönde hareket etme, karar alma veya veto kullanma mümkündür. Hem Senato hem de Temsilciler Meclisi doğrudan halk tarafından seçildiği için Kongre, devlet başkanının iradesinden bağımsız şekilde haklın iradesini ve çıkarını temsil etmek mecburiyetindedir. Bu hali ile Kongre, hükümet sisteminin olabildiğince iyi işler bir unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır.

ABD'de uygulanan başkanlık sistemi, başkanın doğrudan halk tarafından seçilmesi ve yürütmenin başı olmasının yanında başkanın yasamanın başını düşüremediği veya feshedemediği bir denge mekanizmasına sahiptir. Yasama ve yürütme seçim, parti ve temsiliyet ilkelerince göreve gelme ve görevde kalma durumlarında birbirlerinden bağımsızdır. Her ne kadar iki organın da temsilcileri yetki ve müdahale açısından birbirlerinden ayrılsa da politik ve kamusal işlerlik açısından denetim ve denge prensiplerince bağlantılar mevcuttur. Başkan, yürütmenin başı olarak kanun çıkaramaz, istisnai durumlar haricinde yasama faaliyetlerine müdahale edemez veya durduramaz. Kısacası seçilen başkan, yürütmenin başı, yasamaya karşı sorumlu değildir. Söz konusu teorik perspektifte denge ve fren mekanizmasının oldukça iyi hatta neredeyse mükemmele yakın işlediği gibi bir fikir çıksa da aslında denge ve fren mekanizmalarının da oldukça hassas olduğu bir denklem mevcuttur. Kongre çoğunluğunun ve devlet başkanının aynı partiden çıkması durumunda çoğulcu bir temsiliyet üzerinden sistemin işlerliği devam edebilir.

Hükümet sistemindeki prosedürel bağlamda ele aldığım çerçevenin pratikteki durumunda ise 3 Kasım seçim sonrasında, bazı eyalet ve seçim bölgelerinde oylar yeniden sayılmıştır. 20 Ocak 2021'e kadar olan süreçte iktidarın hangi koşullarda devredileceği ise yine daha belirgin hatlarla ortaya çıkacaktır çünkü henüz kesinleşmemiş güncel durumda her ne kadar Biden/Harris, seçimi başkan ve başkan yardımcısı olarak almış olsa da Demokratların Senato'daki durumu azınlıkta, Temsilciler Meclisi'nde ise çoğunluk durumundadır. Demokratların Senato'daki azınlık konumu, Biden ve Harris'in ılımlı Cumhuriyetçilerle çalışmak zorunda olmasını gerektirirken, ilerleyen süreçlerde parti üzerinden komisyonlara ve komitelere yönelim gerçekleşebilir. Senato'da ise Cumhuriyetçiler altı senelik bir periyotla da güvence altında bulunuyor.

ABD 2020 seçimleri hakkında bir sonraki yazımda ABD'deki parti sistemleri ve partilerin tarihlerinden bahsederken, partilerin tarihteki ve bölgelerdeki ağırlıklarının seçim sonuçlarına yönelik etkilerini de tartışmayı hedefliyorum.