Açık Hava Müzesi için Bir Cennet: Türkiye
Türkiye'de mutlaka görülmesi gereken 5 açık hava müzesine yakından bakalım.
Türkiye, açık hava müzeleriyle zengin bir tarih ve kültür sunan bir cennet. Türkiye genelinde 40'tan fazla resmi açık hava müzesi bulunmaktadır. Bu sayı, arkeolojik sit alanları, antik kentler ve doğa ile tarihin iç içe geçtiği çeşitli bölgeleri kapsar. Bu doğal ve tarihî alanlar, ziyaretçilere binlerce yıllık mirası gözler önüne seren büyüleyici bir atmosfer sağlar. İşte Türkiye’nin bu zenginliğini mutlaka görmeniz gereken beş müze.
1-Efes Antik Kenti
Efes, mimarisi, kültürel zenginlikleri ve tarihî kalıntılarıyla Türkiye'nin en iyi korunmuş antik kentlerinden biridir. İzmir'in Selçuk ilçesinde yer alan ve tarihte büyük bir ticaret, kültür ve din merkezi olan bir Roma dönemine ait antik şehirdir. Efes’in kökenleri MÖ 6000’e kadar uzanır ve Roma İmparatorluğu'nun Asya eyaletinin başkentliğini yapmıştır. İşte kentin önemli noktaları:
Celsus Kütüphanesi: Roma döneminin en büyük üçüncü kütüphanesi olup, 12.000'den fazla el yazması barındırmıştır.
Mermer Cadde: Efes’in ana caddesi olan bu yol, Celsus Kütüphanesi’nden Büyük Tiyatro’ya uzanır ve zengin süslemeleriyle ünlüdür.
Artemis Tapınağı: Dünyanın Yedi Harikası’ndan biri olan bu tapınak, Efes’in en büyük dini Bugün yalnızca kalıntıları kalmıştır.
Büyük Tiyatro: 25.000 kişilik kapasitesiyle Roma döneminin en büyük tiyatrolarından biridir, gladyatör dövüşleri ve tiyatro oyunları burada yapılırdı yapısıydı.
2- Göreme Açık Hava Müzesi
Göreme Açık Hava Müzesi, Türkiye'nin Nevşehir ilinde, Kapadokya bölgesinde yer alan, UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde bulunan bir açık hava müzesidir. Burası, özellikle kaya içine oyulmuş kiliseleri, manastırları ve şapelleri ile ünlüdür. Göreme, 4. yüzyıldan itibaren Hristiyan keşişler tarafından inziva ve ibadet yeri olarak kullanılmıştır.
Kayalara Oyulmuş Kiliseler: Göreme Açık Hava Müzesi’nde yer alan kiliseler, fresklerle süslenmiş ve Hristiyanlık tarihinin önemli olaylarını anlatan sahnelerle donatılmıştır. En bilinen kiliselerden bazıları:
Karanlık Kilise: Detaylı ve iyi korunmuş freskleriyle ünlüdür.
Tokalı Kilise: Kapadokya’nın en büyük kaya kilisesi olup, İsa'nın hayatını betimleyen freskleriyle dikkat çeker.
Aziz Basil Şapeli: Göreme’de inşa edilen en eski kiliselerden biridir.
Manastır Hayatı: 4. ve 13. yüzyıllar arasında Göreme'deki mağaralarda yaşayan keşişler, burada dini ve toplumsal bir hayat sürmüşlerdir. Manastır yapıları, bu dönemdeki Hristiyan yaşamının önemli bir merkezini oluşturur.
Freskler: Kiliselerdeki duvar resimleri (freskler), Bizans sanatının izlerini taşır ve Hristiyanlık ile ilgili sahneleri, İsa’nın doğumundan çarmıha gerilişine kadar çeşitli temaları işler.
3- Hierapolis ve Pamukkale
Hierapolis ve Pamukkale, doğanın ve insan elinin yarattığı güzelliklerin iç içe geçtiği nadir yerlerden biridir. Türkiye'nin Denizli ilinde yer alan hem doğal hem de tarihî zenginlikleri bir arada sunan bir bölgedir. UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan bu alan, antik çağlardan beri şifa ve dinlenme merkezi olarak bilinir.
Travertenler: Pamukkale, yeraltından çıkan kalsiyum karbonat açısından zengin termal suların yamaçlardan aşağıya akması sonucu oluşan beyaz travertenlerle ünlüdür. Bu teraslar, binlerce yıldır doğal bir havuz sistemi oluşturmuştur ve görsel olarak pamuk yığınlarına benzetilir.
Termal Sular: Sıcaklığı 35-100°C arasında değişen şifalı termal sular, antik çağlardan beri insanlar tarafından tedavi amaçlı kullanılmıştır. Romalılar döneminde Hierapolis’te sağlık turizmi yaygındı.
Hierapolis Antik Kenti:
Hierapolis, MÖ 2. yüzyılda Bergama Krallığı tarafından kurulmuştur ve Roma İmparatorluğu döneminde önemli bir termal sağlık merkezi hâline gelmiştir. 12.000 kişilik kapasitesiyle görkemli bir yapı olan Antik Tiyatro Roma mimarisinin zarafetini yansıtır.
Nekropolis: Hierapolis, geniş nekropol (mezarlık) alanıyla dikkat çeker. Burada binlerce mezar ve lahit bulunur, bu da şehrin bir tedavi merkezi olarak ün kazanmasının bir sonucudur.
Apollon Tapınağı: Şehrin koruyucu tanrısı Apollon adına inşa edilen tapınak, Hierapolis'in kutsal alanlarından biridir.
Kleopatra Havuzu: Efsaneye göre Mısır Kraliçesi Kleopatra'nın burada yüzdüğü söylenir. Antik sütunların yer aldığı bu doğal termal havuz, günümüzde de ziyaretçilerin ilgisini çeker.
4- Hattuşaş
Hattuşaş, Türkiye'nin Çorum ilinde yer alan ve Hitit İmparatorluğu'nun başkenti olarak bilinen önemli bir antik şehirdir. MÖ 1600’lü yıllarda Hititler tarafından kurulmuş olan bu şehir, askeri, politik ve dini açıdan büyük bir öneme sahipti. UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alır ve Hitit uygarlığının tarihine ışık tutan kalıntılarıyla ünlüdür.
Surlar ve Kapılar: Hattuşaş, devasa taş bloklarla inşa edilmiş surlarla çevrilidir. Şehrin önemli girişlerinden olan Aslanlı Kapı, Kral Kapısı ve Yer Kapı, Hitit mimarisinin en çarpıcı örneklerindendir.
Aslanlı Kapı: İki büyük aslan heykeliyle süslenmiş bu kapı, şehrin koruyucusu olarak düşünülmüştür.
Kral Kapısı: Kapının üzerinde yer alan kral figürü, Hattuşaş’ın gücünü ve kraliyet ailesinin önemini simgeler.
Büyük Tapınak: Şehrin dini merkezi olan Büyük Tapınak, Hitit tanrıları olan Fırtına Tanrısı ve Güneş Tanrıçası’na adanmıştır. Devasa depolar ve hazine odalarıyla, Hititlerin dini ve ekonomik gücünü yansıtır.
Yazılıkaya: Hattuşaş’ın biraz dışında yer alan Yazılıkaya Açık Hava Tapınağı, Hititlerin kutsal mekânlarından biridir. Burada, tanrı ve tanrıçaları betimleyen kabartmalar bulunur. Yazılıkaya, Hititlerin dini ritüellerinin gerçekleştirildiği önemli bir alan olarak kabul edilir.
5- Aspendos Antik Kenti
Aspendos, antik tiyatrosu ve diğer kalıntılarıyla Roma döneminin zenginliğini ve ihtişamını yansıtan önemli bir kültürel mirastır. Aspendos Antik Kenti, Antalya'nın Serik ilçesi yakınlarında, MÖ 10. yüzyılda Akalar tarafından kurulmuş ve Roma döneminde gelişmiş bir antik şehirdir. Aspendos, özellikle Roma dönemine ait tiyatrosu ile ünlüdür ve dünyanın en iyi korunmuş antik tiyatrolarından biri olarak kabul edilir.
Aspendos, Roma İmparatorluğu döneminde zengin bir ticaret merkeziydi. Özellikle şehrin içinden geçen Köprüçay (Eurymedon) Nehri, deniz ticareti ve nehir taşımacılığı için büyük bir avantaj sağlamıştır. Aspendos’un serveti, kentin mimari yapılarının ihtişamında da kendini gösterir.
Aspendos Tiyatrosu:
İnşa Tarihi: Tiyatro, MS 2. yüzyılda İmparator Marcus Aurelius döneminde inşa edilmiştir. Mimarı Zenon'dur ve tiyatro, 15.000-20.000 kişi kapasitesiyle Roma döneminde sosyal ve kültürel etkinliklerin merkeziydi.
Akustik Özelliği: Aspendos Tiyatrosu, olağanüstü akustik yapısıyla ünlüdür. Sahnedeki bir fısıltının bile tiyatronun en üst sıralarından rahatça duyulması mümkündür. Bu özellik, tiyatronun bugüne kadar konser ve etkinlikler için kullanılmasına olanak tanımaktadır.
Şehrin Diğer Yapıları:
Su Kemerleri: Aspendos, su temin sistemiyle de ünlüdür. Antik şehir, çevredeki su kaynaklarından su taşıyan büyük su kemerleri ile Roma mühendisliğinin bir başka harikasını sergiler.
Stadyum: Antik şehirde, spor etkinliklerinin yapıldığı bir stadyum bulunur. Aspendos, Roma döneminde sosyal ve kültürel yaşamın canlı olduğu bir merkezdi.
Agora ve Bazilika: Şehrin ticaret ve politik yaşamının merkezi olan agora, çevresindeki yapılarla birlikte döneminin ekonomik gücünü yansıtır.