Afetlere Hazır mıyız, Yoksa Sadece Acıya Alışıyor muyuz?
Afetlere hazır mıyız?
6 Şubat depreminin yıl dönümü yaklaşırken, beklenen İstanbul depremi ya da başka bir afet karşısında ne kadar hazır olduğumuzu sorgulamak zorundayız. Ülkemiz, coğrafi konumu gereği pek çok doğal afete açık bir yapıya sahip. Ancak ne yazık ki, yalnızca doğanın getirdiği felaketlerle değil, ihmallerin yol açtığı trajedilerle de mücadele etmek zorunda kalıyoruz. Son olarak, Bolu Kartalkaya’da meydana gelen ve 76 kişinin hayatını kaybettiği yangın felaketi, bunun en acı örneklerinden biri oldu. Bu trajedi, doğrudan ihmallerin bir sonucu olarak karşımıza çıktı ve bir kez daha, alınmayan önlemlerin bedelini insan hayatıyla ödediğimizi gösterdi.
6 Şubat depreminin ardından “Dersimizi aldık, her türlü tedbiri hayata geçirdik.” dedik. Ancak gerçekler, bu sözlerin yalnızca bir teselliden ibaret olduğunu gösteriyor. Peki, biz ülke olarak neye hazırız? Afetlere karşı bilinçli, hazırlıklı ve dirençli bir toplum olmaya mı, yoksa sadece yas tutmaya, acı çekmeye ve çaresizce ölümü beklemeye mi?
Televizyon kanalları ve haber siteleri, afetlerle ilgili gerçekleri gündemde tutmalı, halkı bilinçlendirmeye devam etmelidir. Ancak ne yazık ki, büyük felaketlerin üzerinden sadece birkaç gün geçtikten sonra gündem değişiyor ve yaşanan acılar unutuluyor. Oysa ki bu konuların tartışılması, çözüm yollarının aranması ve kamuoyunda farkındalık oluşturulması hayati öneme sahip. Ancak toplum olarak bizler, bu gerçekleri görmezden gelip günü kurtaracak dizilere, filmlere ve magazin haberlerine yöneliyoruz.
Afet bilinci konusunda eğitim, en önemli adımlardan biri olmalıdır. Bir afetler ülkesi olarak, her seviyede okullarda afet eğitimi verilmesi gerekirken, bu konu ne yazık ki yeterince ciddiye alınmıyor. Gelecek neslimizi eğitmediğimiz sürece onları da bizim gibi ihmallere boyun eğmeye hazırlamış oluyoruz. Adeta genetik bir aktarım gibi, çaresizliği, yas tutmayı ve ölümü kabullenmeyi öğretiyoruz. Oysa ki, bu döngüyü kırmak bizim elimizde.
Kendimize sormamız gereken çok fazla soru var, ancak en büyük problem, bu soruların cevaplarını bilsek de uygulamaya geçmekte zorlanıyor olmamız. Yine de umut etmekten vazgeçmemeliyiz. Dilerim ki ben ve benim gibi düşünenler yanılır, en ufak acıyı bile yaşamadığımız, gerçekten afetlere hazır bir ülkeye doğru ilerleriz.