Aftersun ve hasretin hatırası

"Bulunduğun yerden ayrıldığında, hiçbir zaman oraya ait olmadığın hissine kapılıyorsun."


Aftersun filmini izlediğim ilk zamanlarda yazdığım ve kaydetmiş olduğum podcastimde seslendirdiğim bir yazı:

Bazı şeyleri bilmiyor değilim fakat sadece nasıl tanımlayacağımı bilmiyorum. Mesela birini çok seviyorum ama onu sevdiğimi kelimelere dökmekten aciz kalıyorum. “Seni seviyorum”demek yetmiyor, gerçekten sevdiğin birine. Çünkü içinde daha fazlası var biliyorsun. “Seni çok seviyorum”, o da pek anlatmıyor. Çok, “çok” zırvalık geliyor. Ne desem yeterli olmayacakmış gibi hissediyorum, kafamda diziyorum kelimeleri yeterli gelmeyince küsüyorum onlara. Zihnimden siliyorum, sonra sessiz kalıyorum. Ne yapacağımı da bilmiyorum. Fleabag dizisinde bir söz vardı “ona olan tüm sevgimi nereye koyacağımı bilmiyorum.” Çünkü hiçbir yere sığmayacak, hiçbir şekil almayacak... nasıl bir şeyse bu içimden çıkıp dışıma taşacak…belki de daha ötelere ama yine de bilmiyorum işte. Hiçbir şey bilmediğimi iddia edip her şeyi bilirmişçesine yürüyorum. Kafam dik, omuzlarım geride. Artık kambur olmayacağım, kambur durmak yok. Sonra azar yiyorum zaten. Ama yine de duruyorum, zıtlıklar kendimi yitirmemin nedeni… zıtlıklar, yalanlar…İtiraz ediyorum. Bir kedi görüyorum, bir tane daha. Kediler ne kadar tuhaf varlıklar diye düşünüyorum, sanki dünyayı onlar yönetiyorlar. Onların himayesindeyiz, kedi monarşisi. Tek istediğim bu oluyor sonra, ne güzel değil mi kedi monarşisi? Yeniden zihnime dolup taşıyor, çok seviyorum bazı insanları. Ama çok gibi değil, çok. Kelimeler neden bu kadar yetersiz ki. Hasret kabaca yer etti göğsümde, hırpalıyor şimdi beni. Derin bir nefes almak iyi gelirmiş, derin bir nefes alıyorum. Yeteri kadar derin değil sanırım, çünkü iyi gelmiyor. 

Seslendirdiğim yazının yer aldığı podcast: https://open.spotify.com/episode/4DJxvketSynMqL6Xe9BHHp?si=2358dc4e77e440b6