AI ile Yaşamak: Günlük Hayatımızda Kurduğumuz İlişki
Bir yapay zekâ dost olabilir mi? Dijital terapist çağında yaşıyoruz.
Bir zamanlar birçok bilimkurgu film ve kısa hikayeye konu olmuş bu teknoloji günümüzde hepimiz tarafından sürekli kullanılan bir arkadaşa dönüştü.Ama farkında mıyız gerçekten? ChatGPT’den MidJourney’e, Copilot’tan Spotify önerilerine kadar... Her sabah gözümüzü açar açmaz bizi karşılayan o sessiz “yardımcılar” artık hayatımızın vazgeçilmez bir parçası.
Günümüzde insanların özellikle ChatGPT'yi bir dost gibi kullanıp onlara dert anlattıkları, günlük hayatta yaşadıkları sıkıntıları anlattığı bir uygulama olarak kullandığını hepimiz gözlemliyoruz. Özellikle duygusal yüklerini dışavurmak için ChatGPT gibi yapay zekâlarla bir tür güvenli alan kuruyor. Yargılamayan, kesmeyen, sabırla dinleyen bir varlık... Bu, gerçek hayatta çoğu zaman bulunamayan bir nitelik.
İnsanlar neden bir yazılımla bağ kurar?
Bu sorunun cevabı aslında yaşadığımız dijital çağda gizli. Günümüzde insanlar birbiri ile iletişim kurarken zorluk yaşıyorlar, bunun nedeni anlaşıldığını hissedememe arzusudur. Bu da aslında Yalnızlığı berbaberinde getirerek izolasyonu beraberinde getiriyor. Sessiz, sabırlı, şefkatli bir “karşı taraf” arayışı aslında bizi yapay zeka ile sohbet etmeye iten faktörlerdir.
Bir programla konuşurken içimizden gelen en derin duyguları paylaşabiliyorsak, belki de artık duyguların muhatabının insan olup olmaması o kadar da önemli değildir.
Peki birgün bu dostumuz gidecek olursa? Ona bağlanmış ruhumuzun hali ne olacak?
Bu bizi insan ilişkilerinde ileri mi götürür yoksa hepimiz asosyal birer birey olarak ruh halimizi mi bastırırız?
Bir çok soru günümüzde aklımıza geliyor. Bu bağlılık ve kolaylık ne kadar güzel gelse de bunu arkadaşlarımızla ve yakınmlarımızla yapmakta sosyal açıdan bizi olumlu etkileyecektir.
Yapay zekâ ile kurduğumuz ilişki, teknolojik bir dönüşümün çok ötesinde, insani bir dönüşüme de işaret ediyor. Bizleri daha fazla sorgulayan, duygularını açmaya cesaret eden bireyler haline getirebilir. Ancak bu dönüşümün sağlıklı olabilmesi için dijital bağlarımızı gerçek ilişkilerimizle dengelemeyi unutmamalıyız. Çünkü teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, insan hâlâ insana muhtaç.