Albert Camus Ve Absürt

Felsefesi absürt kavramı etrafında şekillenen Camus'nun hayatına ve felsefesine bir bakış

Yaşamı

Albert Camus, 7 Kasım 1913’te Fransa sömürgesindeki Cezayir’in Mondovi Kasabası’nda dünyaya geldi. Tarım işçisi olan babası, Camus bir yaşını doldurmadan vefat etti. Halihazırda fakir bir aile olan Camus’un ailesi, babasının I. Dünya Savaşı’nda hayatını kaybetmesi ile daha da fakirleşti. Okuma yazma bilmeyen ve kısmen sağır olan annesi fabrikada çalışıp evlere temizliğe giderek geçimlerini sağladı.

Camus, daha sonra evden ayrıldı ve özgür bir hayat sürmek istedi. Cezayir Üniversitesi’ne kabul edildi. Eğitimi sırasında tüberküloza yakalandı. Bu hastalık onun senelerce peşini bırakmadı. Camus futbola meraklıydı, kalecilik yapıyordu ancak bu hastalık yüzünden futbolu bırakmak zorunda kaldı. 1936 yılında Cezayir Üniversitesi felsefe bölümünden mezun oldu.

1934 yılında Simone Hie ile evlendi. Ancak bu evlilik Simone Hie'nin sadakatsizliği nedeni ile son buldu. 1940 yılında piyanist ve matematikçi Francine Faure ile evlendi. İkiz çocukları oldu. Camus, savaş başladığında gönüllü asker olmak istedi ancak hastalığı nedeniyle kabul edilmedi.

1942 yılında tekrarlayan tüberküloz nöbetleri geçirdi. Geçirdiği nöbetler ile aynı zamanda Sisifos Söyleni kitabını yayınladı ve Gallimard Yayıncılık'ta editörlük yapmaya başladı. Aynı yıl en bilinen eseri ve birçok kişiye göre başyapıtı olan Yabancı kitabını da yayınladı.

4 Ocak 1960 yılında arkadaşı Michel Gallimard'ın sürdüğü arabada trafik kazası sonucu hayatını kaybetti.

Absürt

Camus, kendini bir varoluşçu olarak tanımlamaz. Ancak, felsefesinde yaşamın anlamı konusuna fazlasıyla değinmiştir. Yaşamın anlamı ve değeri üzerine düşünceleri, onun varoluşçu filozoflar arasında sayılmasına sebebiyet vermiştir.

Camus, insan varoluşunun anlamsız olduğunu söyler. İnsan varoluşu anlamsızdır ancak her birey bunun farkında değildir. İnsan varoluşunun anlamsız olduğunu düşünmesi, bizi onun felsefesindeki absürt kavramına götürür.

Onun felsefesinin en önemli konusu "absürt" kavramı denebilir. Fransızca absürt, "saçma, anlamsız" anlamına gelmektedir. Camus'ya göre absürt, insanın varoluşu ile yaşadığı dünya ile bir bağ kuramaması, anlam bulamamasıdır. Bu ilişkiyi kuramayan insan kendini absürt bir durum içinde bulur. İnsanın kendini absürt bir durumun içinde bulmasının en önemli nedeni ölüm düşüncesidir. Absürdün başka bir kaynağı da insanın tekdüze bir yaşam sürmesidir. Bir insan her gün aynı şeylerle uğraşıyor, neredeyse aynı denebilecek şeyler başına geliyorsa o insan bir süreden sonra yaşamın anlamını sorgular. Bunların sonucunda insan umutsuz bir duruma düşer. Bunu fark eden kişi, dünyayı anlamlandıramaz ve yabancılaşır. Absürde yol açan başka bir düşünce, insanın dünyada bir başına bırakılmış olduğu düşüncesidir.

Camus'nun değindiği bir diğer önemli kavram, intihar kavramıdır. Camus'ya göre intihar, gerçekten önemli olan tek felsefi sorundur. Hayatın yaşanmaya değip değmediği konusunda yargıya varmak, felsefenin temel sorusuna yanıt vermektir. Yaşamın anlamıyla direkt alakalı bir konudur. İnsan, ya dünyayı anlamlandırıp iyileşmeyi benimseyecek ya da hayatına son vermeyi tercih edecektir. Camus'ya göre intihar bir çözüm değildir. Absürdün çözümü intihar değildir. Sonucun ölüm olması absürdü ortadan kaldırmaz. Camus'ya göre intihar gibi bir düşünce yerine hayatı olduğu gibi kabul etmek doğru olan şeydir.

Camus, absürt kavramını Yabancı kitabındaki Meursault karakteri ile işlemiştir. Kitapta dünyanın anlamsız olduğuna değinilir. Meursault karakteri topluma yabancılaşmış bir insandır. Yabancılaşmanın bir sonucu olarak her durumu olduğu gibi kabul eder, karşılaştığı kötü durumlara üzülmez. Neredeyse her şeye aynı şekilde yaklaşır.


KAYNAKÇA
Albert Camus’da Saçma Kavramı: Sisifos’u Mutlu Düşünmek ARŞ. GÖR. DR. ESRA BAŞAK AYDINALP
https://iep.utm.edu/albert-camus/
Felsefe Tarihi 3, 20. Yüzyıl Filozofları - A. Kadir Çüçen