Sartre'nin Bulantısı

Bugün size varoluşçuluk akımının en ünlü düşünürlerinden olan Jean Paul Sartre ve onun ünlü eseri ‘Bulantı’dan bahsedeceğim.

Bugün size varoluşçuluk akımının en ünlü düşünürlerinden olan Jean Paul Sartre ve onun ünlü eseri ‘Bulantı’dan bahsedeceğim.Ama önce ikisini de ayrı ayrı bir inceleyelim.

Varoluşçuluk ya da Egzistansiyalizm, yirminci yüzyılın önde gelen felsefe akımlarından birisidir. İnsanın önceden belirlenmiş öze göre yaşamadığını,onun gerçekleştirdiği seçimler ve aldığı kararlar ile kendi özüne özgürce ulaşabilen bir varlık olduğunu savunan bir felsefe akımıdır.

Varoluşçuluğun felsefe tarihindeki arka planına baktığımız zaman uzun yıllar öncesine Sokrates’e kadar uzanan kökleri vardır. Diğer bir kökleri ise Stoacılara uzanmaktadır. Her ne kadar konumuz özellikle 20.yy’da kendini iyiden iyiye hissettiren varoluşçuluk olsa da varoluşçuluk elbette 1900lü yılların başında başlamadı. Felsefe tarihi boyunca 2500 sene boyunca farklı biçimlerde ortaya çıkması,kendini farklı şekillerde sürdürmesi varoluşçuluk şudur iki nokta üste üste diyebileceğimiz bir tanım yoktur. Varoluşcuk terimi varoluşçu olarak adlandırdığımız bu düşünürlerin felsefe yapma biçimlerinde belli belirsiz bir anlatım biçimini anlatır. Kafka, Dostayeski, Jean Paul Sartre, Albert Camus gibi isimler bu akımın öncü düşünürlerindendir.Varoluşçuluk akımından bahsettik. Peki kimdir bu Sartre? Tam adıyla Jean-Paul Charles Aymard Sartre ve bilinen adıyla Jean-Paul Sartre 21 Haziran 1905 ila 15 Nisan 1980 tarihleri arasında yaşamı olan ünlü Fransız yazar ve filozoftur. Sartre 2. Dünya savaşından sonra geçen 25 yıl boyunca sadece Fransa’da değil dünyada hakim entelektüel figürdür. Belki de hiçbir filozof Sartre kadar ünlü olmamıştır.1980’de 74 yaşında hayata veda ettiğinde Paris’teki cenaze törenine 50.000 kişi katıldı.Bu son derece önemli bir olay çünkü o dönemde felsefik eserlerin dönemi geçmişti. Sartre’nin ünü hem felsefi hem politik fikirlerin önünde gidiyordu. Felsefe eserlerinin yanı sıra romanlar,gazete yazıları da yazdı ve çok geniş bir kitleye ulaştı.

Sartre somut yaşam tecrübelerin çözümleyebilmek için felsefe yaptığını düşünür ve en ilgi çekici en parlak felsefi çözümlemelerde somuta ilişkindir. Varlıkbilimsel çözümlemelerde son kertede insana kendi yaşamındaki öncelikleri daha iyi anlama imkanı verir. Bu yüzden Sartre’e göre varlıkbilimsel çözümleme etiğiyle politikayı önceler.Felsefe öncelikle insanı dünyadaki yaşında anlamayı ve yeniden değerlendirmeyi özgürlük ve olgusallığın ilişkisini açığa çıkarmaya hedefler.Sartre babasını 2 yaşında kaybetmiş annesinin ailesi tarafından büyütülmüştür.Sözcükler Sartre’nın çocukluk yıllarını anlatır. Sartre ilk kitabı imgeleme ve egonun aşkını fenomenolojik bir betimlemenin taslağı başlığını taşıyan denemesini 1936'da yayınlar.Ancak onu Fransız edebiyat gündemine taşıyacak olan eseri 1938'de yayınladığı ‘Bulantı’ adlı romanıdır. Şimdi Sartre’nin Bulantısından bahsedelim. Kitapta bahsedilen bulantı kavramında Sartre’ye göre yeryüzündeki insan, atılmışlığını, terk edilmişliğini idrak ederek olumsallığıyla yüzleşir. Böylelikle varoluşun saçmalığının farkına vararak bulantıyı tecrübe eder. Varoluşunu gerçekleştirme yolundaki insanın kaçınılmaz bir şekilde tecrübe ettiği bulantı, insanın fazladanlığının keşfiyle ortaya çıkar. Bulantı duyan insan, bu duyguyla yaşamayı kabullenmekle kalmayıp eyleme geçmek zorundadır. Sartre’da bulantı; özgürlüğünün ağırlığını yüklenen insanın duyduğu bunaltıdan oldukça farklı bir kavram olarak kullanılır. Sonuç olarak denilebilir ki Sartre felsefesi; bedeniyle kendinde varlık iken, bilinciyle kendisi için varlık olarak yeryüzünde bulantı içinde ötekiyle yaşayan ama bununla birlikte özgürlüğünün sorumluluğunu göğüsleyerek varoluşunu gerçekleştiren somut insanı ele alan bir felsefedir.(Güvenç,Emel, J. P. SARTRE FELSEFESİNDE BULANTI KAVRAMI,2013)

Bulantı; fenomenal sahanın dışında herhangi bir metafizik sahanın varlığını kabul etmeyen insanın, doğal olarak içerisine düştüğü, ağır psikolojik durumun ifadesidir. Sebepsizce varolagelen bir âlemde, bir hiç uğruna varoluşan insanın duyduğu tiksinme duygusudur. Nitekim Sartre, “Bulantı” adlı romanında bu duyguyu, nesne korkusu, fazladanlık, ölüm, varoluşun anlamsızlığı, saçmanın mutlak varlığı, insanın yalnızlığı gibi temalar üzerinde durarak anlatmıştır. Bu anlatıda, bulantı duygusu, romanın başkahramanı Roguentin’in somut hayatı üzerinde, yaşamsal bir fenomen olarak, kendisini gösterir. Burada Roguentin, şüpheye kapılan kimseyi temsil eder. Biz de çalışmamızda, Sartre’ın tüm insanlar için varoluşsal bir kavram olarak ele aldığı bulantı duygusunu, bir insan teki olan Roguentin’in tecrübe ettiği tiksinme duygusu üzerinden yola çıkarak açımlamaya çalıştık. Varoluşçu Felsefenin en etkin isimlerinden biri olan J. P. Sartre da diğer varoluşçu filozoflar gibi konkre insan varlığını öne çıkarır ve onun kayıtsız şartsız özgür olduğunu vurgular. Sartre’ın Felsefesi etraflıca incelendiğinde çağımızın insanının içinde bulunduğu durumu anlamamız kolaylaşır. (Güvenç,Emel, J. P. SARTRE FELSEFESİNDE BULANTI KAVRAMI,2013).Sevgili okuyucu Sartre ve Bulantı felsefesinin incelemesinin sonuna geldik.Sözü yazarın kendi kaleminden bitirmek istiyorum. "Yaşamak budur her zaman seçimler ve sonuçlar arasında denge kurmaktır."

Varolduğunuzu hissettiğiniz bir hayatınız olsun.