Aleksandr Isayeviç Soljenitsin ve Gulag Takımadaları

Rus ve dünya tarihinin en önemli olaylarına şahitlik etmiş ve cesaretiyle bir çağ atlatmış Rus yazar Aleksandr Soljenitsin.


Sevgili okurlar, bu yazımda sizlere eserlerinin Türkiye’de çok kolay bulunmayışı sebebiyle kendisine mahrum kaldığımız, Rus ve dünya tarihinin en önemli olaylarına şahitlik etmiş ve cesaretiyle bir çağ atlatmış Rus yazar Aleksandr Soljenitsin’den bahsetmek istiyor, kendisini tanımayanlar için de bir aracı olmak istiyorum. 

Aleksandr Soljenitsin, 11 Aralık 1918 tarihinde Kislovodsk’da doğmuş, 3 Ağustos 2008’ de Moskova’da ölmüş Rus yazardır. 1970 yılında Gulag Takımadaları kitabı ile Nobel Edebiyat ödülüne layık görülmüştür. Soljenitsin, 1939-1945 yılları arasında Sovyet ordusunda görev almış olup göreve başladıktan 2 yıl sonra 2. Dünya Savaşı'na yüzbaşı rütbesiyle devam etmiştir.  Görevi esnasında arkadaşına yazdığı Stalin’i eleştirdiği mektupların ele geçirilmesiyle Soljenitsin’in hayatı değişmiştir. Tutuklanıp 8 yıl hapishanelerde ve çalışma kamplarında kalmış, ardından da 3 yıllığına Kazakistan'da bulunan Ekibastus'a sürgün edilmiştir. Önceden komünizme inanan biriyken, Kızıl Ordu ile Rusya'da yaptığı yolculuklar, Rusların ne kadar fakir yaşadıklarını ve Stalin ve Sovyet rejimi tarafından onlara ne kadar acımasızca muamele edildiğini görmesi düşüncelerini tamamen değiştirmesine yol açmıştır. Kruşçev döneminde affedilmiş, Kamp yıllarındaki tecrübesiyle 1962'de yayınlamasına izin verilen İvan Denisoviç'in Hayatında Bir Gün adlı kitabı yazmıştır. Bu kitap kamp hayatındaki günlük ve maddi zorluklardan bahsetmektedir.  Yayınlanmasından sonra popüler olup başka yazarları da bu tür kitaplar yazmaya teşvik etmiştir. Fakat bu dönem Nikita Kruşçev’in 1964'te iktidardan düşmesiyle son bulmuş, Sovyetler Birliği'ndeki kültürel faaliyetler yeniden kısıtlanmış ve Soljenitsin, hükümetin muhalif politikaları olarak görüldüğü için yetkililerden gelen eleştiriler ile karşı karşıya kalmıştır. 

Aralık 1973'te dünya edebiyatında benzeri bulunmayan Gulag Takımadaları'nın ilk bölümleri Paris'te yayınlanmıştır. 

Peki nedir bu Gulag Takımadaları? 

“Gulag” Türkçe’de Çalışma Kampları Yönetimi Baş İdaresi anlamına gelmektedir. Soljenitsin,  bu kitabında Sovyet hapishane kamplarını ve toplumun yaşadığı acınası durumu tüm açıklığı ile dile getirmiştir. Kamplardaki deneyimleri Soljenitsin’i dünyanın en sert komünizm eleştirmenlerinden biri haline getirmiştir. Hatta bir konuşmasında komünizmi vebaya benzetmiştir. Zaten kitabın amaçlarından biri, Sovyetler Birliği'nin kendisini komünist ilkeler altında örgütlenmiş bir topluma dönüştürmeye çalıştığı sırada oluşan gerçek dehşeti ortaya çıkarmak olmuştur. Kamplarda yaşayan Kulaklar sadece mülklerini kaybetmekle sınırlı kalmamış, aynı zamanda sert Rus ikliminde hayatlarını da kaybetmişlerdir. Soljenitsin kötülüğün doğasıyla da ilgilenmeye başlamıştır. Bir ideolojiye dogmatik bağlılığın, insanlara eylemleri için gerekçeler ve mazeretler sağlamasının onlara kötü davranışlarda bulunduklarının farkında olmamalarına yol açtığını savunmuştur. Kötülüğün karşısında bulduğu tek çözüm ise hakikat olmuştur. Başkaları onları susturmaya çalışsa bile, insanların sesini yükseltmekten çekinmemeleri hakikati yansıtacak bir yol çözüm yolu olduğunu ileri sürmüştür. Kitabında yazdığı onca hakikat ile Soljenitsin milyonlarca yaşamı yok eden Sovyet toplama kampı sisteminin tüm boyutlarını dünyaya göstererek olağanüstü bir etki yaratmıştır. 

Asıl soru, “Kitap onca kısıtlamanın arasında nasıl yazıldı, şekillendi ve dünyaya sunuldu?”

Her şey işte bu noktada daha heyecanlı olmaya başlıyor sevgili okur. Yukarıda da bahsettiğim üzere Soljenitsin sadece 8 yıl kamplarda kaldı ve kendisinin söylediği gibi deneyimleri 40 yıllık terörü yazmak için yeterli değildi. Soljenitsin’in ünü duyulduktan sonra insanlar kendisine mektuplar yazmaya başladı. Bu mektupları yazanlar ya kamplarda akrabaları, sevdikleri bulunmuş olanlar ya da doğrudan kendileri deneyimlemiş olan insanlardı. Hepsi kendi bildiklerini ve deneyimlerini anlatmakta, kitabın yazılışında Soljenistin’e yardımcı olmakta istekliydiler. Böylece bir süreç başlamış oldu. Birbirlerinin isimlerinden yüksek sesle bahsedemezlerdi. Kodlar veya takma adlar kullandılar. Birbirlerine güveniyorlardı ve Soljenitsin onlara "Invisibles" (görünmezler) adını verdi. Aralarında kurallar vardı, mesela asla telefonu kullanmazlardı,  Soljenitsin geldiği zaman kapı ziline basmaz, duvarı tıklatırdı. Kağıtlara notlar yazıp haberleşirler, sonra da bu kâğıtları yakarlardı. Soljenitsin hepsine görev verirdi.  Bu görevler kitap okumak, alıntıları kopyalamak, belirli bölümleri bulmak ve alıntıları kontrol etmekten oluşmaktaydı. Dostları merkezden uzak, dikkat çekmeyecek yerlerde Soljenitsin’e evlerini açtılar ve kitabı tamamlamasına yardım ettiler. Kitabın her kopyası başka yerde saklanıyordu ve kitap 3 ciltten oluşmaktaydı. Valeri Kourdioumov, kitabı mikrofilmlerde saklamayı önerdi ve her sayfayı ayrı ayrı fotoğrafladılar. Sıra geldi Avrupa’ya nasıl götürüleceğine. Mikrofilmler bir havyar kutusuna konuldu ve Sacha Andrev onları Paris’e götürdü. Telefonda işi sıkıntısız hallettiğini belli etmek için kız kardeşinin testinin pozitif çıktığını söyledi ama bunu hastalık belirtisi olarak algılayıp Andrev’in yakalandığını sanan bir “görünmez” herkesin saklanmasına sebep oldu, olayın doğrusu sonradan anlaşıldı. Avrupa’da kitap yayılmaya başladı ve “Samizdat” (Sovyet bloğunu oluşturan ülkelerdeki kaçak yayınları ve bu yayınların el altından dağıtılmasını kapsayan terim) sayesinde çoğaldı. Zaten Rusça dışı yapılan çeviriler sayesinde kitap bu kadar ün kazanmıştı. 

Sonrasında, Soljenitsin anti-Sovyet düşünceleri sebebiyle vatan haini ilan edilip tutuklandı, sorguya çekildi, vatandaşlıktan çıkarılıp 1974 yılında sınır dışı edildi ve Frankfurt’a arkadaşının yanına gitti. 1994’te sürgünü bitti ve Rusya’ya döndü. 2008 yılında da hayatını yitirdi. 

Gulag Takımadaları sadece Soljenitsin için önemli değildi, katkısı olan herkese göre kitap kutsaldı. Kitap uğruna tutuklanıp öldürülenler bile oldu. Bazı otoriteler, kitabın komünizmin sonunu getirdiğini bile düşündü. Umarım bana göre bir devir değiştiren bu değerli yazarı sizlere birazcık da olsa tanıtabilmiş, eserlerini okumaya teşvik edebilmişimdir. 

Eserleri: Ivan Denisoviç’in Yaşamında Bir Gün (1962), Kanser Koğuşu (1968) ve Prusya Geceleri (1974) Nedenin İyiliği İçin (1962), İlk Çember (1968), Aşk Kızı ve Masum (1969), Ağustos 1914 (1971), Prusya Geceleri (1974), Aleksandr İsaevich Soljenitsin, Sovyet Liderlerine Bir Mektup, Collins: Harvill Press (1974), Meşe ve Dana (1975), Lenin Zürih'te (1975), Ölümcül Tehlike: Sovyet Rusya ve Amerika'ya Tehditler Konusundaki Yanlış Kavramlar (1980), Kasım 1916 (1983), Zafer Kutlamaları (1983), Mahkumlar (1983), Rusya'nın Yeniden İnşa Etmek (1990), Mart 1917 (1995), Nisan 1917 (1995), Rus Sorunu (1995), Görünmez Müttefikler (1997), 200 Yıl Hepberaber: 1772'den İtibaren Rus-Yahudi İlişkileri Üzerine (2003).