Algernon'a Çiçekler
Ben kör doğmuş, ama ışığı görmesine izin verilmiş bir insanım.
Çok düşük bir IQ ile doğan Charlie, bilim adamlarının zeka seviyesini artıracak deneysel ameliyatı gerçekleştirmeleri için kusursuz bir adaydır. Bu deney, Algernon adındaki laboratuvar faresinde test edilmiş ve büyük bir başarı elde edilmiştir.
Ameliyattan sonra, Charlie'nin durumu günlüğüne yazdığı raporlarla takip edilmeye başlanır. İlk yazdığı raporlarda çocuksu bir dil ve imla hataları görülmektedir. Ancak zamanla ameliyatın etkisi gösterir. Charlie, insanların kendisiyle dalga geçemeyeceğini, birçok arkadaş edinebileceğini ve aşık olduğu kadına açılabileceğini düşünür. Fakat zekası normalin çok üstüne fırladıkça çevresinde yadırganır, kıskanılır ve istediği arkadaşları edinmekte yine başarısız olur ve yine yalnız kalır.
Bu deney, son derece önemli bir buluş olarak görülüyordu; ta ki Algernon'da ani bir gerileme baş gösterene kadar. Acaba Charlie'de de aynı gerileme olacak mıydı?
Bu kitap özellikle toplumda zekâ geriliği olan insanlarla dalga geçme, zorbalama, nefret etme ya da kişiyi düşük zekâsı nedeniyle eğlence aracı olarak görme eğilimleri gözlemlenmektedir. Bu faktörler, kendimizi ve toplumu sorgulamaya başlamamıza neden oluyor.
Bazı insanların Charlie'den nefret etmesinin, zorbalamasının ve dalga geçmesinin en büyük nedenlerinden biri, kendilerini üstün görme ihtiyacı ve normal bir insanın hayatında kolayca yaptığı şeylerde zorlanan birisine duyulan acıma, beklenti ve ego duygularıdır. Charlie ilerleme gösterdiğinde ve normal bir zekâdan üstün bir zekâya geçtiğinde, insanlarla uyumsuzluğu yeniden artar ve yine çevre tarafından dışlanır, sevilmez. Bu durum, bizden daha iyi insanlarla karşılaştığımızda kendimizi aşağılık hissettiğimiz duyguları ortaya çıkarır ve kendimizle ilgili sorunu görmeden başkalarına yönelterek bu duygulardan kurtulmaya çalıştığımızı gösterir.
Kitap, beynin gelişimini gösterirken Charlie’nin duygusal büyümesini, hayatı öğrenmesini ve aşık olmasını da çok güzel işlemiş. Charlie’nin duygularına şahit olmak ve kendini oluşturmasını görmek, hayatı bir daha gözden geçirme isteği yaratıyor. Charlie’nin duygularına eşlik ederken, aslında bir çocuğun hayatla karşılaşıp deneyim kazanmasını ve benliğinde derinden var olabildiğini görüyoruz.
Charlie'nin hayatla olan yolculuğunda yaptığı çıkarımlar ve hayatı tatması, bize felsefi bir anlatım sunuyor. Charlie için yeni olan bu dünyada eski hayatından travmaları hatırlaması da ağır bir şekilde işleniyor. Bu durum, insanı bilmek ve bilmemek arasında bir ikileme sokuyor. Bir tarafta tamamen kendisi olmadığı halde mutlu yaşayan Charlie, diğer tarafta kendini oluşturan ama anılar ve değişmeyen yalnızlığı ile baş etmeye çalışan birisi var. Her durumda çok kederli bir yazı ortaya çıkıyor. Hissettiği yalnızlık ve karmaşayı en derinden hissettiren bu roman, bize kitap okuma hissiyatı yerine bir insanın içini okuma fırsatı veriyor.
İlk okuduğum zamandan bu zamana kadar kitabı elime aldığımda, bir insanın elini de tutuyor gibi hissettim. "Algernon'a Çiçekler", insanın içinde iz bırakan nadir kitaplardandır.