Altın Kollu Adam: James Harrison'ın Hikayesi
Binlerce bebeğin hayatını kurtaran Altın kollu adam James Harrison'ın hikayesi...
Avustralyalı James Harrison, 60 yıl boyunca düzenli kan bağışında bulunarak milyonlarca bebeğin hayatını kurtardı. ‘Altın kollu adam’ olarak anılan Harrison, özellikle Anti-D programının öncülerinden biri olarak tıp dünyasında önemli bir yere sahip.
Hayatını Adamış Bir Kahraman
James Harrison, 11 Mayıs 2018 tarihinde son kez kan bağışında bulunarak toplamda 1.100'den fazla kan bağışında bulundu. Onun kanı, Rh(D), yani negatif kan grubuna sahip hamile kadınlara verilen hayati bir ilaç olan Anti-D immünoglobulin üretiminde kullanılan bir kan. Bu özel antikor, daha hayata gelmemiş bebeklerin hayatını tehdit eden Yenidoğan Hemolotik hastalığı riskini önlemeye yardımcı oldu.
Harrison’ın kanı sayesinde 1967’den bu yana 3 milyondan fazla Anti-D dozu üretildi ve 2 milyondan fazla bebeğin sağlıklı doğmasına katkı sağladı. Bu eşsiz fedakarlığı nedeniyle 1999 yılında Avustralya Nişanı Madalyası ile onurlandırıldı.
Son bağışı sonrası yaptığı açıklamada, “Umarım birisi bu rekoru kırar, çünkü bu onların da davaya adanmış oldukları anlamına gelir” diyerek başkalarını da bağış yapmaya teşvik etti.
Harrison'ın Hikayesi Nasıl Başladı?
Bu bağış yolculuğu, 14 yaşında geçirdiği büyük bir göğüs ameliyatıyla başladı. O dönemde, hayatta kalabilmesi için kendisine yabancı insanların bağışladığı kan verilmişti. Bu deneyimden etkilenerek, iyileştikten sonra kan bağışçısı olacağına söz verdi ve 18 yaşına geldiğinde ilk bağışını yaptı.
İğnelerden hoşlanmamasına rağmen bu kararından vazgeçmedi. Yıllar süren bağışlarının ardından doktorlar, kanında nadir ve değerli bir antikor bulunduğunu keşfettiler. Bu antikor, Anti-D enjeksiyonlarının üretimi için gerekliydi ve James, mümkün olduğunca fazla insana yardım edebilmek için kan yerine plazma bağışına yöneldi.
James Harrison’ın yıllarca süren özverili bağışları sayesinde, Avustralya’daki milyonlarca bebek sağlıklı bir şekilde dünyaya geldi. Onun fedakarlığı, yalnızca tıp alanında değil, insanlık tarihinde de unutulmaz bir miras bıraktı.