Dile Yolculuk

Dil, kuralları olan ve insanlar arasında iletişimi sağlayan bir araçtır. Peki, bebekler bir dili nasıl öğrenir ve nasıl konuşmaya başlar?

Dil, kendi içinde kuralları olan ve insanlar arasında iletişimi sağlayan bir araçtır. İnsan dili karmaşıktır. İnsan dilini kavramaya daha anne karnındayken başlarız. Peki, bebekler bir dili nasıl öğrenir ve nasıl konuşmaya başlar?

Netflix, Bebekler belgeselinden

Bebekler üzerinde yapılan birçok dilbilim deneyi, bu sorulara cevap bulmaya çalışmaktadır. Dilin kendine özgü sesleri olduğunu (örneğin, bir şey sorduğumuzda sesimizin yükselmesi) söyleyen araştırmacı, bu sorunun cevabını bulmak için bir ekip kurdu. Çalışmalara, “Bir dilin melodileri, kalıpları, dili daha küçük birimlere ayırmamıza yardımcı olabilir mi?” sorusunu sorarak başladılar. Böylece kelimelerin, cümlelerin ve ifadelerin nerede başlayıp nerede bittiğini öğrenmeye çalıştılar. Bunun için iki farklı konuşma örneği hazırladılar. Bu konuşmada hem doğal hem de doğal olmayan yerlerde duraklamalar vardı ve bu duraklamaların sayısı ve süresi eşitti. Bebekler bir odaya alındı ve hazırlanan konuşmalar, iki farklı hoparlörden dinletildi. Bu hoparlörlere farklı ışıklar yerleştirildi. Bir sonraki adımda, her iki ışık da yanıp sönüyor ve bebek hangi tarafa bakmak istiyorsa o hoparlörü seçebiliyordu. Eğer konuşma melodilerinin gerçekten bir etkisi varsa, bebeğin bu melodileri tanıyarak doğal konuşmanın geldiği hoparlöre daha uzun süre bakması gerektiğini savundular. Sonuçlar şöyleydi; Bebekler, doğal konuşma yönüne daha hızlı ve daha uzun süre baktılar. Ritmi duyabiliyor ve kalıpları fark edebiliyorlar, dilin müziğini kullanarak öğreniyorlar. Ayrıca bebeklerin dil öğreniminin beklenenden çok daha karmaşık olduğunu da öğrendik.

Peki ya, bebekler farklı kelimeleri nasıl anlıyor? Farklı bir deneyde, araştırmacımız bebeklerin dilin istatistiksel özelliklerine duyarlı olup olmadıklarını anlamak için hangi seslerin uyumlu olduğunu takip eden bir dilbilim deneyi yapmak istedi. İlk olarak, istatistiksel öğrenmeyi açıklayalım; Farz edelim ki bebek, bir köpek, çubuk ve kemik olan bir sahneye tanık oluyor ve “köpek” kelimesini duyuyor. Bir süre sonra parkta bir köpek, top ve ayakkabı görüyor ve tekrar “köpek” kelimesini duyuyor. Bu senaryoların ortak noktası “köpek”tir, bu yüzden bebekler eleme yaparak “Burada çubuk veya kemik yok, demek ki ‘köpek’ kelimesi köpeği işaret ediyor olmalı.” diye düşünebilir. Araştırmacımız, bir sentezleyici kullanarak anlamı olmayan ve sadece “pabeecoo” veya “golatoo” gibi uydurma kelimelerden oluşan rastgele bir dizi oluşturdu. Fakat kelimeleri ayırt etmenin tek yolu, hangi seslerin bir araya gelebileceğini belirlemek için istatistikleri takip etmekti. Örneğin, “pabee” ve “coo” aynı kelimedir, ancak “coo”nun sonuna geldiğinizde ve bir sonraki kelimeye geçtiğinizde, istatistikler size iki kelime arasında bir sınır olduğunu söyler. Bebeklere bu ses iki dakika boyunca çalındı ve bu iki dakika boyunca her kelimeyi yaklaşık 45 kez duydular. İki dakika dinledikten sonra, bebeklerin o dildeki kelimeler ile kelime olmayan diziler arasındaki farkı anlayıp anlamadığını test etmeye başlıyor. Bu deneyi biraz daha ileriye götürüyorlar ve ışık ekliyorlar. Bebek o ışığa döndüğünde, uydurma dilden bir kelime veya uydurma dilden bir kelime olmayan bir ses duyacak. Bebekler ses kaynağına doğru başlarını çevirdiklerinde ses çalıyor, ancak başlarını çevirdiklerinde ses duruyor. Yani duymak istedikleri sesleri seçebiliyorlar. Sonuç olarak, bebeklerin uydurma dilden sıkıldığı ve kelime olmayan sesleri daha fazla dinlemek için başlarını çevirdiği gözlemlendi. Böylece, bu tür uydurma bir dile bir veya iki dakika bile maruz kalan bebeklerin, hangi seslerin eşleştiğini tespit ederek kelimeleri öğrendiği kanıtlanmıştır.

Bir başka deneyde, bebeklerin konuşmayı anlamayı neden konuşmaya başlamadan çok daha önce öğrendikleri araştırıldı. “Dil öğrenmenin en önemli yönlerinden biri ses taklididir. Bir ses duyduğunuzda, o sesi kopyalayarak bir versiyon üretebilir veya yeni sesler yaratabilirsiniz.”  Araştırmacı, bu soruya yanıt bulmak için hayvanlardan ilham aldı ve taklit yapabilen en başarılı tür oldukları için kuşlara bakmaya karar verdi. Ayrıca, bebeklerin bir dili öğrenme mekanizması, bu hayvanların yeni sesler öğrenme şekline neredeyse aynıdır. Başka bir deneyin sonucunda, kuşlardaki ses öğrenme devreleri ile insanlardaki konuşma devresinin, kasları kontrol eden ve konuşmayı da kontrol eden bir dizi nöron olduğu öğrenildi. Bu yüzden çocukların dil anlama yetenekleri, konuşma yeteneğinden önce gelişir.

İnsanlar, iletişim kurabilen ve konuşabilen daha fazla hücreye sahip olduklarından, hücreler arasındaki veri paylaşımı arttıkça öğrenme hızı da artar. Bu durumun, insanları dil becerileri açısından hayvanlara kıyasla spektrumun en uç noktasında tutan şey olduğu düşünülmektedir. Böylece, kelime dağarcığımız hayatımız boyunca genişlemeye devam edebilir.

Sevgilerle,

Elif Coşkun


Kaynakça
Netflix. (2020). Babies, First words [Motion Picture].