Altıncı Koğuş
Belki de bu hayatı gerçekten anlayan, kabaca deli dediğimiz zihinlerdir.
Küçücük bir kasabada hiçbir şey yapmadan -haksız bir şekilde para kazandığını düşünen ve gerçekten düşünen bir doktorun hayat hikayesi.
Tabiri caizse dişine göre birisini bulamayan sevgili doktorumuz Andrey Yefimıç yaşadığı hayattan, mesleğinden, evinden, insanlardan bunalmış durumdadır. Saçma muhabbetler, kart oyunları, kadınlar.. Her şey onun için çok saçmadır. Onun için tek gerçeklik akıldır. Her daim gelişen, düşünen ve muhteşem olan akıl. Sonra bir gün bir hastaya denk gelir ve evreka! O boş kasabada kafasına göre birini bulmuştur artık. Sürekli onunla sohbet eder, yemeğini, düzenini aksatır. Ruhunun doyuyor olması ile her şey önemini yitirmiştir.
Küçük kasabaların dedikodusu da bol olur. Bir süre sonra bu ziyaretler sorun olur ve Yefimıç bir çeşit muayeneden geçer. Artık onun hakkında karar verilmiştir.
Herkes yaşantısında kendisinden bir parça bulabilir Yefimıç'ın. Sessiz çığlığını, ona yapılan haksızlığı, boşvermişliği.. O kadar derinden işleniyor ki hissediyorsunuz. Gerçek insan olsa sarılıp ağlamak isterdim.
Bu ast-üst düzeninde üsttekiler altta olanın hâlini oraya gitmeden anlamıyor, anlayamıyor. Diğer tarafa geçtiğinde ise artık her şey için çok geç. Ne bu düzene uyuluyor ne de buradan gidiliyor. Yefimıç'ın da yaşadığı tam olarak bu. Sonunun temelinde; öyle üstünkörü değil, dolu dolu pişmanlık var.