An Meselesi ve Müzik Dinlemek

Müzik, İnsan ve Yaşanmışlık

2025 yılına ramak kala "plak", "pikap", "kaset" kelimeleri insana oldukça nostaljik geliyor, sanki bundan yirmi sene öncesine ait değilmiş ve anne babalarımız da gençliklerinde bizler gibiymişçesine farklı algılıyoruz bu sözcükleri . Çünkü elimizin hemen altındaki dikdörtgen nesne bize her şeyi anlatıyor, sunuyor ve tatmin duygusunu anlık da olsa sonuna kadar yaşatıyor. E her şeyin evrimleşmesi ile müzik de şekil değiştiriyor. Buna en iyi örnek, sosyal medya platformlarında kullanılan ve çok dinlenen şarkıların dilimize istemsiz dolanması ve çalma listelerimizde yerini alması.

Z kuşağının bir bireyi olarak söyleyebilirim ki, Instagramda duyduğum ve normalde belki dinlemeyeceğim birçok şarkıyı çalma listeme ekliyorum, nadiren çalma tuşuna basıyorum ve daha sonrasında bir daha asla dinlemiyorum. O parçayı hızlıca tüketiyorum çünkü ben trendlerin ve tüketim toplumunun en odak noktasındaki kişilerden biriyim ve belki de onu kontrol eden mekanizmanın bir parçasıyım. Dediğim gibi ben Z kuşağına aitim. Fakat bu furyanın bir kuşağa ait olmakla ilgisinin kalmadığı bir dönemden geçiyoruz. Günlük hayatımızda karşılaşıp hayatları hakkında en ufak bir fikre sahip olmadığımız kimselerin aslında bir telefonu ve elini hareket ettirmesiyle halledemeyeceği çok az şeyi var, bunu biliyoruz, yaşı, durumu ne olursa olsun. Fakat bu kadar çok bilginin, fikrin, düşüncelerin ve davranışların arasında bize ,neredeyse, çoğu şey tamamlanmışlık duygusunu aşılamıyor hatta bazen bir şeylerin bizden uzakta ya da yanımıza hiç uğramamış durumda olduğunu da içten içe hissediyoruz. Bu yüzden bazen kafamızı telefondan kaldırdığımızda boşluğa düşer gibi oluyoruz. Mahrum olduğumuz ve bizi kısır bir döngünü içinden çekip çıkarabilecek bu hissin ismi: Yaşanmışlık.


Yaşanmışlık hissi olarak adlandırdığımız ve hissiyatını tarif etmesi fazlaca zorlaşmış olan duygudan yoksun bireyler olarak hayatımızı devam ettirmeye çalışıyoruz. Ama yıllar önce bu duygu sokaktaki veya çevremizdeki, en yakınlarımızın bile içinde varolan bir arzuydu.
Teknolojinin, telefonun, online herhangi bir platformun içerisinde yaşamaya alışmış ve başka türlüsüne zor adapte olacağı aşikar bizler için şu an bulunması ve hissetmesi zor.
Biraz daha yakın geçmişte insanlar bir plakta, bir kasette veyahut bir radyoda o hissi en samimi halleriyle yaşayabiliyorlardı. Çünkü uçup giden bir modadan ziyade, bir "an" meselesiydi müzik dinlemek.
Parmaklarımızın saliselik bir hareketle diğer bir şarkıya geçmesi veya bir parçayı ekleyip çıkarmak gibi değil de, bulmak için yorulmadan belki Kadıköy'ün, Beyoğlu'nun bir sahafına gitmek ve aranan o plak, o kaset bulunduğunda insanın içine doluşan tatmin duygusuyla, her dinleyişte o günü tekrar yaşamaktı.
Biraz gayretle o kaseti dolamak, o pikabın hafif cızırtısını duyarak dinlemekti.

Biraz ara sokaklarda dolaşmak, sosyal medyaya ara vermek ve müziği hissedebilir hale getireceğimiz yerlerde bulunmak, bize değer kattığına inandığımız şeylerle uğraşmak ve azıcık da sabır ile belki ilk kez hissedeceğimiz duyguları yaratmak hiç de imkansız değil.