Arkadaş Ayrılığı

Ayrılıkların en hassası.

Hayatlarımızın bazı noktalarında ve dönemlerinde birilerinden, bir şeylerden hoşlanırız, etkisi altında kalırız, eğleniriz ve bunu sürdürmek isteriz. Duyduğumuz hazzı, zevki, o anda unutulun bütün dertleri, eğlenceyi, yapılan derin sohbetleri ve yaşanılan bütün duyguları saklamak isteriz. Ailemizle, en yakınlarımızla paylaşabilmek adına heyecan duyarız. Bu bir sevgili için de olabilir, bir arkadaşın kendisi için de.

Her şeyin en başlangıç noktası paylaşılan ortak duygulardan ve yaşanılmamış dahi olsa hissedilen deneyimlerden oluşur. Bu kurulan duygusal bağ aslında kısa mı uzun mu süreceğini tahmin edemediğimiz bir ikili yolculuk için ideal basamaktır. 

Bu yolculuğun temel adımları birlikte atılır. Birbirini tanımak; nelerden hoşlanırsın, nelerden nefret edersin, doğum günün ne zaman, hangi burçsun... 

Biraz daha ileride derin konulardan bahsedilir, aile, belki hayatındaki kişi, kardeşlerin gibi. Ama buradaki ana rol zamana aittir. Zaman burada iki türlü işler. 


Zamanın akışıyla birlikte o kişiyle bir olmak an meselesidir. Çünkü artık bilirsiniz ki, o kişi sizin diğer yarınızdır. Hoşlandığınız, nefret ettiğiniz her şey ortaktır. Zaman, sizi iki kişiden bir kişiye dönüştürme vazifesini hakkıyla yerine getirmiştir. Hayatınızda en ufak bir gelişmede ona haber vermek, anlatmak içimizden gelir. Eksikliğini en içten şekilde, en samimi ve doğal halinizle hissedersiniz. Ağlamak istediğinizde orada olduğunu bildiğiniz bir omuz, gülmek istediğinizde de size memnuniyetle cevap verecek bir kahkahadır. 

Zaman aynı zamanda insanı büyütür. İnsan büyüdükçe değişir. Yaş aldıkça güldüğü, ağladığı, kızdığı, utandığı, bütün bu duygu karmaşaları birbirinden bağımsız hale gelebilir. O vakit içerisinde iki kişi de yeni insanlar tanır, üzüm üzüme baka baka kararır. Tanıştığı yeni kişilerden feyz alması, kendine uygun bulduğu fikirlerin kişiliğine entegre etmesi, etkilenmesi ve yeni fikirlere karşı bakış açısı karşılıklı şaşırtıcı bir hal alabilir. Bu o arkadaşlığı bitirme noktasına getirmese de, alışılmış durumdan uzaklaştırır. Özellikle de ergenlik dönemine denk geliyorsa bu dönem, o zaman diliminin kişiye verdiği heyecan, her şeyi ve herkesi tanıma isteği, ani kararlar ve davranışlar aradaki asla kopulmaz zannedilen ortak bağı bir uçurumun uç noktasına taşır. 


Yılların sayısı değişir, mevsimler dönüşür, dünya dönerek görevini yerine getirmeye çalışırken, o iki ruh arasındaki ince bağ bir bakmışsınız ki, artık kendi sorumluluğunu alamaz hale gelmiş bir hiçlikten ibarettir. Paylaşılan onca sır, fikir, hayal, sevgi ve birlikte kurulan o ortak  hayal alemi kendi varlığının sonuna gelmiştir. İki benlik de kendi gezegenini yaratmıştır bile. Geçmişe dönüp bakıldığında yaşanılan bunca şey, sizi tebessüm ettirecek ve zihninizde nahoş bir anı olarak sonsuza kadar yaşayacaktır.