Anlamsızlığın Anlamı: Postmodernizm

Ya anlamsızlığın da bir anlamı varsa…

Dünyamız değişim ve dönüşüm içerisinde ilerlemekte. Bu değişimin en hızlı etkilerini hiç şüphesiz eski kavramların evrimleşerek yeni olgular meydana getirmesinde görüyoruz. Postmodernizm de tam da böyle bir kavram. Basitçe “modernizm ötesi” olarak tanımlanan bu kavram zamanla edebiyattan siyasete, modadan sanata pek çok alana sirayet ederek popüler hale geldi.

Gelin hep birlikte basit gibi görünen ancak çok katmanlı bir bütünü ifade eden postmodernizme yakından bakalım.


Modernizm Ötesi: Postmodernizmin Tanımı

Postmodernizm İngilizce iki kelimenin (post-sonra/ modernizm-çağdaşlık) birleşiminden oluşmakta ve Türkçeye her ne kadar “çağdaşlık sonrası (modernizm ötesi)” olarak çevrilse de kavram İngilizce okunuşuyla kabul görmüştür. İlk defa 1960’lı yıllarda New Yorklu sanatçı ve eleştirmenlerin dile getirdiği bu kavram “modernizmden kopuşu” ifade etmektedir.

Postmodernizmi tanımlamada hala farklı görüşler olduğundan kavramın net bir tanımı bulunmuyor. Bu kavramın ana fikrini “modernizmin rasyonalitesinden uzaklaşmak, her şeyi işlevselleştirmek gayesinde sıyrılarak modernizmin aşılması düşüncesi” oluşturmakta diyebiliriz. Bir bakıma postmodernizmin amacı, modernizmin ilkelerini eleştirerek kurumsallaştırılmış akılsal yaşam tarzından uzaklaşmak. Daha yakın bir perspektiften bakıldığında doğruya ve güzele ulaşmakta bir türlü başarılı sonuçlar veremeyen modernizme yeni bir soluk getirmek. Bunu yaparken de herhangi bir yönlendirmeye gayesi gütmemektedir. Postmodernizm insanlara dayatılan gerçekliğin aslına bir kurmacadan ibaret olduğunu savunur. Postmodernizme göre toplumsal sorunlar kadar bireysel sorunlar da önemlidir. Modernizmin kimlik algısı insanları kategorilere bölmeye ve bireyi yok etmeye meyillidir. Postmodern anlayış modernizm tüm savunularını kökünden reddederek her şeyin sorgulanması gerektiğini ileri sürer.

Postmodernizmin Öncüleri

Postmodernizmin en önemli savunucularından biri olan Jean-François Lyotard Postmodern Durum (1979) adlı eseriyle modernizmin savunduğu meta bilginin parçalanabileceğini öne sürerek postmodernizm kavramının temellerini oluşturuyor. Daha sonra Jacques Derrida her metnin içeriğinin aslında farklı anlamlara açılan bir başlangıç olduğunu tanımlayan “Yapı-söküm (deconstruction)” kavramını öne sürer. Bir başka önemli Postmodern düşünür Michel Foucault ise bilgi ile iktidar arsındaki ilişkiye odaklanarak modern kurumların bireyleri nasıl kontrol altına aldığını açıklar. Jean Baudrillard ise medyanın ve popüler kültürün gerçekliği manipüle etmede bir araç olarak kullanıldığı görüşünü savunur. Gilles Deleuze ve Félix Guattari ise modernizmin hiyerarşik düşünce sistemlerini eleştirerek toplumu “rizom” yani merkezi olmayan ve her an dallanıp budaklanabilecek yapılar olarak adlandırır.

Ülkemize postmodernizmin ilk izlerini edebiyatta görmekteyiz. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın eserleri her ne kadar açıkça Postmodernizmden bahsetmese de modernizmle sürekli bir hesaplaşma içindedir. Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü eseri bürokrasiyi ve modernleşmeyi ironik bir şekilde ele alır ve postmodernist bir tutum sergiler. Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar eseri de iç monologlar ile zenginleştirilmiş ironik anlatımı ile postmodernizmin öncü eserlerinden biri olarak gösterilebilir.

Sözün özü, postmodernizm toplumda kabul görmüş tüm kavramların sorgulandığı disiplinler arası bir yaklaşım. Bunun en belirgin etkilerini sanatta görmek mümkün. Postmodernist anlayışa göre sanat sadece heykel, resim vb. geleneksel yapıtlardan ibaret değil. Fotoğraf, film, video, dijital medya ve performans gibi farklı disiplinleri bir araya getiren geniş bir yapıtlar bütünü artık. Çünkü postmodernizmde sanat sadece estetik kaygılar güdülerek yapılan bir şey olmaktan çıkartılarak zihinsel bir deneyim olarak görülüyor.


Bugünkü yazımıza günümüzde hala önemli bir tartışma konusu olan postmodernizme kısaca değinmiş olduk.

Modern çağın postmodern etkilerinin bakış açınıza güzellikler katması dileğiyle...