Postmodern Yaklaşımlar ve Psikoterapideki Etkileri
Postmodernizm akım sadece sanatı etkilemedi. Psikoloji gibi farklı bilim dallarında da değişimler görüldü.
20. yüzyıl felsefesinin benimsemiş olduğu modernist bakış açısı, nesnel kavramlarla dünyayı şekillendirmeye odaklıdır. Modernizm, gerçeklik ve bilgi kavramlarına önem verilen daha rasyonel görüşlerin hakim olduğu bir dönem olarak karşımıza çıkmaktaydı. Net ve kesin doğrular, subjektif yaklaşımlar, nesnel değerlendirmelerin bulunduğu bu dönemde terapötik yaklaşımlarda da bu dönemin etkileri görülmekteydi. İçinde var olduğumuz bu dünya sınırları belirli söylemler içermeli, düşünceler akılcı ve yorumlara kapalı olmalı. Bu bakış açısı ile şekillenen yıllar sonrasında, yaşanan dünya savaşları ile toplum ve dünya düzeni birçok alanda değişip gelişmiştir. Bu değişimle birlikte modernizm bakış açısının yanına yeni bir bakış açısı daha eklendi ve yeni bir dönem başladı.
Postmodern dönem olarak isimlendirilen bu dönem, modern dönemdeki netlikleri, sınırlılıkları sorgulamaya başlattı. Her şeyin belirli ve sınırlı olmasının gerekmediğini, her düşüncenin farklı bir yorumu olabileceğini iddia etti. Gerçekliğin tek bir anlama sahip olmadığını, gerçekliğin kişiden kişiye farklı yorumlanarak değişebileceğini savundu. Dil ve görecelilik kavramlarıyla tanıştırdı. Özellikle modernizmin reddettiği, postmodernizmin savunduğu dil anlamın yaratıcısı konumundadır fikri ortaya çıktı. İçinde varolduğumuz dünyanın şeffaf olmadığını, göreceli olduğunu savunur. Herkesin farklı yorumlayabileceği belirsiz bir dünyada yaşadığımızı savundu. Bu yorumlara sahip her bireyin farklı bir bakış açısına sahip olması gerekiyor ve bu bakış açılarını dil ile aktarır. Dil insanı sadece iletişimde tutmaz daha fazlasıdır der ve psikoterapi teknikleri de bu çerçevede yeni terapi yöntemleri sunar.
Modernizmin keskinliğinden sonra postmodernizmin sınırsızlığı ve göreceli oluşu daha serbest bir alan etkisi yaratmış olabilir. Yani bazı toplumlarda modernizmden postmodernizme geçiş olumlu sonuçlar doğurmuş olabilir. Örneğin, daha bireyci toplumlarda modernizmin katı kuralcılık ve kısıtlanmışlık olarak algılanma ihtimali mümkündür. Postmodernizmde gerçeklik kavramının bile her bireyde farklılık göstermesi, uzlaşının her şeyden önde gelmesi, özgürlük sağlamaktadır. Fakat modernist bakış açısının hitap ettiği bireyler ve toplumlar da olabilir. Bireycilikten çok topluma önem veren toplumlarda modernizm daha güvende hissettirebilir. Özellikle kültür ve aile bakımından bağlı bireylerin oluştuğu toplumlarda bireylerin müdaheleleri ile yaşamaya alışmış oldukları için postmodernizm çok belirsiz kalabilir. Yani tedirgin hissiyat bırakabilir. Postmodernizmdeki özgürlük odaklı bakış açısı her toplumda ve bireyde olumlu yanıt vermeyebilir. Kişiler ve toplumlar sınırların belli olmasından, mutlak gerçeklikten ve nesnel düşüncelerden oluşan bir sistemde kendilerini daha güvenli alanda hissedebilirler. Bu güvenli alanın dışında kalan belirsizlik ve görecelilik fazla soyut kalıp kaygı oluşturabilir. Postmodernizm, bakış açısı olarak da zaten çoğulculuk ve kapsamcılık kavramlarına yönelmiştir. Kişilik kavramını farklı şekillerde tanımlar, değerlendirir. Bu tanımlamaları kişinin kendi içinde benimsediği, yarattığı düşünceleri, fikirleri olmaz. Fikirler, düşünceler kişinin sosyal bağlamda kazandığı, zihinsel dünyanın sosyal oluşum olduğu savunulur.
Her iki bakış açısının da savunduğu farklı görüşler bulunmaktadır. Yine aynı şekilde farklı görüşlerin savunucuları, bu görüşlerle oluşturulan terapi süreçleri vb. mevcuttur. Elbette her iki görüşü de yok sayamaz, reddedemeyiz. Fakat yukarıda da bahsettiğimiz gibi toplumsal ve kültürel etkenler bağlamında modernizm ve postmodernizm değerlendirilebilir, savunulabilir veya reddedilebilir. Bu her iki görüşü de doğrulamaz ve yanlışlamaz. Bireysel ve toplumsal bağlamda değerlendirilip bakış açısına toplumun yanıtı gözlemlenebilir. Öznel yorumlar yapacak olursam toplumsal gelişmelerin doğurduğu postmodernizmi görmezden gelemeyeceğimiz gibi belli bir dönem kabul görülen modernist bakış açısını da yok sayamayız. Sonuç olarak bağlı kalınmış bakış açısına karşıt bir görüş olarak sunulmuş bir kavram var önümüzde. Postmodernizm savunucusu olup modernizmi tamamen reddetmenin radikal bir görüş olduğu yorumunu yapabilirim. Özgürlükçü bakış açısının olumlu yanları elbette ki var. Sınırsızlık içinde oluşan bütün fikirler ve düşünceler değerlendirilir, her fikre saygı gösterilir. Her fikrin belli bir dayanağı olmadan da olabileceği görüşü hakimse farklı perspektiflerden de bakabilmeyi, tümevarım şeklinde ilerlemeyi sağlayabilir. Hiçbir şeyi yok saymadan bütün olarak bakabilmeyi olumlu yanları olarak değerlendirebiliriz. Fakat olumsuz yanları da insanları fazlasıyla özgür bırakması olabilir. Bu fazla özgürlükçülük bireylerde ve toplumlarda bir boşluk hissi yaratabilir. Karmaşık ve yol haritası bulunmayan bir yolculuk durumu oluşturabilir. Bireyler çoğu zaman bir yol haritası edinmeyi, basamaklarla ilerlemeyi ve yönlendirilmeyi sever. Belirsizlik ve sınırsızlık duygusuyla başa çıkmak, kendine bir yolu kendin açmak uçsuz bucaksız, tehlikeli, tedirgin edici olabilir. Yani modernist bakış açısındaki sınırlar aslında güvenli alan olarak değerlendirilip daha verimli fikirler, yaklaşımlar oluşmasını sağlayabilir. Modernizmi bu açıdan değerlendirdiğimizde olumlu yönleri diyebiliriz. Fakat tabiki bu sınırlılığın da bazen çok katı olabileceği gerçeği de göz önünde bulundurulabilir. İnsanlar yönlendirilmeyi bir yardım olarak algılayabileceği gibi kısıtlanmışlık olarak da algılanabilir. Bu kısıtlanmışlık üretkenliği olumsuz etkileyebilir, hatta durdurabilir. Hiç adım atmadan o yola çıkmakta korkutucu bir sınır olarak da görülebilir. Modernizm, potmodernizm olarak değil de toplum ve kültür olarak değerlendirmek daha doğru olabilir. Yani bu toplum nasıl bir toplum, nasıl bir düşünceye sahip, nasıl bir kültürleri bulunmakta gibi sorulara cevaben modernist veya postmodernist bakış açısına sahipliği, uygunluğu ölçülebilir. Birey anlamında değerlendirilecek olursa daha derin bir araştırma da söz konusu olabilir. Bu araştırmalar toplum için sorduğumuz soruları da içererek öncelikle bireyin yaşadığı toplum üzerinden değerlendirme yapılmalı. Sonrasında bireysel sorular ile ayrı bir değerlendirme olmalıdır. Sadece modernist ve postmodernist bakış açısı için değil, farklı kuramlar, dönemler için de önemli olan bir alıcı bulmasıdır. Yani mükemmel bir bakış açısı olduğunu varsayarsak bile toplumdan gelen bir yanıt veya yönlendirilen bir alıcı toplum olmadığı sürece bu bakış açılarının bir anlam ifade etmeyeceği düşünülebilir. Farklı toplumlar, farklı yanıtlar oluşturur ve değerlendirir. Bakış açılarının hepsi farklı bir dönemi veya toplumu kapsayabilir. Zaten bu yüzdendir ki toplumlarda yaşanan önemli olaylar sonrasında bakış açıları ve dönem değişikliklerine daha fazla rastlanmaktadır.