Anora: Sean Baker’dan Kaotik Bir Amerikan Masalı
Kolay Yoldan Oscar mı?
Hazır Oscarlarda dağıtılmışken herkesin çok şaşırdığı en iyi film, en iyi kadın oyuncu, en iyi yönetmen, en iyi özgün senaryo ve en iyi film kurgusu olmak üzere toplam 5 kategoride oscar alan Anorayı inceleyelim.
2024 yapımı "Anora", Sean Baker’ın sınırları zorlayan anlatım tarzını bir kez daha gözler önüne seriyor. Başrolde Mikey Madison’ın etkileyici performansıyla parladığı film, modern Amerikan hayatına dair sarsıcı bir yolculuk sunuyor.
Brooklyn’de seks işçisi olarak çalışan genç bir kadın olan Anora’nın, Rus oligarkının oğlu Ivan ile tanışıp ani bir kararla evlenmesiyle başlayan hikâye, izleyiciyi baş döndürücü bir tempoya sürüklüyor. Ancak bu peri masalı kısa sürede yerini kaotik bir gerçekliğe bırakıyor. Evlilik haberi Rusya’ya ulaşınca, Ivan’ın ailesi müdahale etmek için New York’a gelir. Olaylar hızla gelişirken, Anora kendini hayalini kurduğu aşk ile sert gerçekler arasında sıkışmış halde bulur.
Anora’nın Hikâyesi: Kaostan Gerçekliğe
Film, 2018 yılında geçiyor ve Anora’nın (ya da arkadaşlarının ona seslendiği adıyla Ani) çılgın bir hafta içinde yaşadıklarını anlatıyor. Ivan ile başlayan çılgın partiler, ani bir evlilik kararı ve ardından gelen büyük yüzleşmeler, izleyiciyi adeta bir girdaba çekiyor. Ivan’ın babasının adamı Toros’un evliliği iptal etmek için ortaya çıkmasıyla hikâye sert bir dönemeç alıyor. Ivan ortadan kaybolurken, Ani kendi başına hayatta kalma mücadelesine girişiyor.
Sean Baker, filmin ilk bölümlerinde "Safdie Kardeşler" tarzında yüksek tempolu bir kaos yaratıyor. Manhattan, Coney Island ve Brighton Beach gibi bölgelerde geçen film, hem renkli hem de karanlık bir atmosfer sunuyor. Anora’nın yolculuğu, sınıfsal farklar ve Amerikan Rüyası’nın imkânsızlığı üzerine güçlü bir eleştiri haline geliyor.
Anora’nın Gücü: Derinlikli Karakterler ve Gerçekçi Anlatım
Filmi özel kılan en büyük unsur, Sean Baker’ın Ani karakterine yaklaşımı. Marjinal bir egzotik dansçı olan Ani, yüzeyde klişe bir karakter gibi görünse de film boyunca bağımsız, güçlü ve derinlikli bir portre çiziyor. Baker, seks işçiliğini istismar etmeyen ve yargılamayan bir anlatımla, Ani’nin hayatta kalma mücadelesini mercek altına alıyor. Onun yaşadığı zorluklar, sistemin acımasız gerçekleriyle yüzleşmesine neden oluyor.
Başlangıçta screwball komedisi gibi ilerleyen film, zamanla çok daha karanlık bir tona bürünüyor. Ani’nin evliliğini koruma mücadelesi, Amerikan kapitalizminin sert gerçekleriyle yüzleşmesine dönüşüyor. Böylece Anora, toplumsal gerçekçilik ile bireysel dayanıklılığı ustaca harmanlayan bir hikâyeye dönüşüyor.
Sean Baker Sinemasında Anora’nın Yeri
Sean Baker, kariyeri boyunca marjinal karakterleri empatiyle ele alan filmler yaptı. "Starlet", "Tangerine", "The Florida Project" ve "Red Rocket" gibi yapımlarla seks işçilerinin yaşamlarına duyarlı bir perspektiften yaklaşan yönetmen, "Anora" ile bu geleneği sürdürüyor. Ancak bu filmde, sınıf farkları ve zenginlik dinamikleri üzerine yaptığı sorgulamalar çok daha derinleşiyor. Anora, Amerikan Rüyası’nın gerçekten bir rüya mı yoksa ulaşılması imkânsız bir hayal mi olduğu sorusunu gündeme getiriyor.
Anora‘nın en ilginç yönlerinden biri ise belirsiz sonu. Baker, filmi net bir şekilde sonlandırmak yerine, açık uçlu bir sahneyle bitiriyor ve izleyiciyi bu anı yorumlamaya davet ediyor. Bu tercih, Ani’nin hikayesini kendi ellerine almasına izin veriyor ve karaktere dışsal müdahalelerden arınmış bir özel an sunuyor. Bu çözümlemeye kapı aralayan son, filmin tematik ve ahlaki karmaşıklığını daha da komplike hale getiriyor.
"Anora", yalnızca bir aşk ya da dram filmi değil; aynı zamanda toplumsal bir eleştiri, sınıfsal adaletsizliğe dair çarpıcı bir hikâye ve insan doğasının derinliklerine inen bir anlatı. Sean Baker’ın benzersiz tarzı, keskin mizahı ve empati dolu bakışıyla harmanlanmış bu film için Oscar’ı sonuna hakketiğini söyleyebilirim.
Eğer kaotik, enerjik ve duygusal bir sinema deneyimi arıyorsanız, "Anora"yı kesinlikle listenize eklemelisiniz!