Arabuluculukta Çatışma Teorisi
Çatışma Teorisi ve Çatışma:
Çatışma, bireylerin karşılıklı olarak kendi amaçlarına ulaşmak uğruna sergiledikleri eylem ve davranışlarının birbirlerini sınırlandığı ve engellediği bir durumdur. Pek tabiidir ki, her birey kendi yaşamı ile ilgili olarak belirlediği ihtiyaç ve isteklerinin diğer tarafta karşılık bulmasını ve karı tarafça kabul edilmesini ister. Çatışma durumunda ise bireyler, bu ihtiyaç ve istekleri konusunda hiç uyuşmayabilir ya da çok sınırlı bir uyuşma yaşayabilirler. Çatışma bu haliyle tarafların algısına dayanan bir durumdur. Aynı çatışma durumu, farklı bireylerce farklı şekillerde algılanabilmektedir. Bireylerin çatışma durumunu algılamasındaki bu farklılık, çatışmanın şiddetini de belirlemektedir. Çatışma durumunu algılamaktaki farklılıklar, bireylerin içinde yaşadığı toplumun ya da kültürün genel kabulleri ile şekillenebileceği gibi salt bireyin kişisel tercihlerinden de doğabilmektedir.
Çatışma Nasıl Meydana Gelir?
Bireylerin farklı değerlere sahip olmaları çatışmanın başlıca kaynaklarından biri olarak görülmektedir. Bununla birlikte, bireylerin sınırlı kaynaklara sahip olmaları sebebiyle sınırlı kaynakların paylaşılması da ilişkilerde çatışma meydana getiren bir husustur. Bireylerin temel psikolojik ihtiyaçlarının karşılanamaması da çatışmaların en önemli tetikleyicileri bir diğeridir.
Toplumsal Cinsiyet Nedir?
Toplumsal cinsiyet, farklı cinsiyet özelliklerindeki bireylerin birbirleriyle karşılaştırıldığında güce erişim, yaşam fırsatları, dezavantajlar ve aynı olaylara karşı geliştirilen farklı stratejiler açısından nasıl konumlandıklarını analiz etmek için kullanılan bir kavramdır. Toplumsal cinsiyet, biyolojik cinsiyet özelliklerinden ayrışan bir kavram olarak karşımıza çıkar.
Toplumsal cinsiyet, kişisel ve psikolojik ya da söylemsel ve kültürel farklılıklara dayalı güç ilişkileri ile bireylerin yapısal alanındaki bireysel, kültürel ve yapısal farklılıkları kesen ve bireylerin bu farklılıklara kendisi veya başkası açısından nasıl baktığını belirleyen bir boyuttur.
Bireylerin çatışma durumunda ne şekilde davranacağı, ihtiyaç, istek ve beklentilerini, dile getirme veya karşılama biçimi, toplumsal cinsiyet ilişkileri çerçevesinde belirlenmektedir.
Çatışmaların çözümünde toplumsal cinsiyet bakış açısının, taraflar arası iletişim eksikliğinin nedenlerini keşfetmek ve çözüm üretebilmek bakımından kişisel algıların, tutumların ve inançların cinsiyet, sınıf, etnik köken, dinî inanç vb. ile biçimlenen farklı güç ilişkileri çerçevesinde ele alınması arabuluculuk sürecinde büyük önem arz etmektedir.
Arabulucu, toplumsal cinsiyet eşitliği çerçevesinde her uyuşmazlığı ayrı değerlendirmeli, farklı kültürel özelliklere ilişkin genelleme yapmaktan kaçınmalı, kendi kişisel ve kültürel değerlerinin farkında olmalı ve bunları taraflara yansıtmamalıdır.
Arabuluculukta toplumsal cinsiyet bakış açısı, çatışma durumundaki aktörlerin iletişim tarzlarını, davranışını, ve ihtiyaçlarını anlayabilmek açısından hayati öneme sahip bir kavramdır. Tarafsız, adil ve eşit bir arabuluculuk süreci yürütmek toplumsal cinsiyet bakış açısına önem verilmesine bağlıdır.
Her Uyuşmazlık Bir Çatışma Değildir!
Hukukumuzda çatışma ve uyuşmazlık farklı kavramlardır. Sınırlı kaynakların olduğu dünyada istek ve ihtiyaçlarını karşılamak için taşanan rekabet ortamında uyuşmazlıklar olması kaçınılmazdır. Uyuşmazlık, bu rekabet ortamında bireylerin yaşadığı anlaşmazlık ve gerginlik halidir demek yanlış olmayacaktır.
Çatışma ve uyuşmazlık kavramları uyuşmazlık konusunun şiddeti, yaşanma sıklığı, uyuşmazlığın devam süresi ve uyuşmazlık konusunun karmaşıklığı açısından farklılıklara sahiptir. Çoğu zaman uyuşmazlık bir çatışma yoğunluğuna ulaşmamış olabilir. Bu sebepledir ki, hukuk ve uluslararası ilişkiler alanlarında her uyuşmazlık bir çatışma olarak tanımlanamaz.
Hukukumuzda uyuşmazlık, anlaşmazlığın aleniyet kazandığı bir aşamadır. Bu aşamadan sonra artık uyuşmazlık ya müzakere, ya arabuluculuk veya üçüncü bir kişinin kararı;(hakem, hakim) ile giderilebilmesi mümkün bir hal alır. Aslında uyuşmazık, çatışma durumunun ilk kademesidir. Ancak ne uyuşmazlığın ne de çatışmanın tek bir kademesi bulunmamaktadır. Basitten karmaşığa, yüzeyselden derine doğru giden bu cetvelde uyuşmazlığın en yoğun ve şiddetli olduğu nokta ile çatışmanın en düşük olduğu ve başladığı nokta birbiriyle içiçedir.
Arabuluculukta Çatışma Çözme Stratejileri Nelerdir?
Çatışma durumunda bireyler farklı davranış tarzları sergilerler. Thomas ve Kilmann Modelinde bu boyutlar temelde ısrarcılık (assertiveness) ve işbirliği (cooperativeness) olarak ikiye ayrılır. Bireyler çatışmayı çözerken kendi çıkarlarını ön planda tutabilir, ortak çıkarları gözetebilir veya çatışma sonucunu önemsemeyebilirler.
Arabuluculukta çatışmayı önlemek için beş farklı müzekere tarzı bulunur.
Bunlardan ilki 'Uyuşma-Teslim Olma' stratejisidir. Bu stratejide kişinin menfaat ve ihtiyaçları konusunda ilgisi ve endişesi çok düşüktür. Karşı tarafın istek ve taleplerini kendi istek ve taleplerinden daha önde tuttuğundan teknik olarak çatışma çözülmüş gibi görünür. Bu stratejide tarafların psikolojik durumu anlamında ciddi bir dengesizlik ve oransızlık bulunduğundan teslim olanda yenilgi hissi vardır.
İkinci strateji ise 'Kaçınma' dır. Bu stratejide kişi ne kendi isteklerini ne de karşı tarafın isteklerini önemsememektedir. Tartışmaya ve çatışmaya girmemek şeklinde pasif bir temel motivasyona sahiptir. Çatışmayı sonuna kadar ertelemek hatta yok saymak eğilimindedir. Bu strateji, bir başlangıç stratejisi olarak kullanılıyorsa, taraflara nefes alma imkânı tanıyan yönüyle fayda sağlayabilecekir. Bu strateji ile çatışmanın sağlıklı bir çözüme ulaşması ise mümkün olmayacaktır.
Üçüncü strateji 'Rekabet-Çekişme' stratejisidir. Bu strateji, bireyin kendi çıkarlarını diğerinin isteklerinin önünde tuttuğu, grup kazancından ziyade, kendi kazancını ön plana aldığı bir stratejidir. Birey diğerlerine karşı üstünlük arayışında ve saldırgandır. Temel motivasyonu diğerlerine galip gelmek şeklindedir. Büyük oranda çatışmaların şiddetini artıran bir stratejidir.
Dördüncü strateji 'Problem Çözme'dir. Diğerlerine nazaran daha akılcıdır. Temel motivasyon, tarafların kazancını bireysel kazançlardan daha önemli kabul etmektir. Bu stratejide taraflar, birlikte kazanmayı tercih ederler.
Son olarak 'Uzlaşma' stratejisi yer almaktadır. Bu stratejide birey hem kendi ve hem de karşı tarafın istek ve ihtiyaçları arasında orta yolu bulmak şeklinde temel bir motivasyona sahiptir. Orta yolun bulunduğu ve ortak noktada dengenin bulunduğu bir müzakere tarzıdır.
Çatışmanın çözülmesi için yürütülen müzakerelerde bireyler işbirlikçi ve yarışmacı yaklaşımlar sergileyebilir, ilkeli, yumuşak ya da sert tepkiler verebilir. Bireylerin tepkilerine yön veren sayısız etmen bulunur.
Bunlardan bir kısmı; Cinsiyet, Toplumsal cinsiyet, Dinî inanç, Kültür ve kültürlerarası farklılıklar, Bireyci kültür özellikleri, Toplulukçu kültür özellikleri, Kişilik (Yeni deneyimlere açık olmak, Dışa dönüklük, Özen, Uzlaşmacılık, Nevrotiklik), Roller (Saldırgan-Girişken, Ketleyici- Temkinli, Ben’ci- Baskın konuşmacı) şeklindedir.
Arabulucunun bu özellikleri doğru analiz edebilmesi sürecin başarıya ulaşması için büyük önem arz etmektedir. Çatışmanın her iki taraf için de kazançlı olabilmesi için tarafların problem çözme seyrinde hareket etmeleri ve ortak bir çaba içinde olmaları gerekliliği unutulmamalıdır.