Arnavutköy
İnsana gülümseyen, gülümsemesi de hiç bitmeyen metropolitan
İstanbul, koca şehir. Yerlisiye, yabancısıyla tarihiyle, kültürüyle, deniziyle, insanların merakını sürekli celbeden, insanı heyecana sürükleyen, insana gülümseyen, gülümsemesi de hiç bitmeyen metropol bir şehir.
Nice şarkılara türkülere, şiirlere konu olan şehir, her daim gönüllerde yer edeceği çoktan belli olmuş, kendi namını ilan etmiştir.
Ayrıca her semti kentine özgü diliye anlatır İstanbul' u. İstanbul' da semtlerini...
Böylece semtlerinden biriciği olan Arnavutköy' e kulak verelim. Şimdi Arnavutköy' ü İstanbul' dan dinleyelim.
İstanbul'un incisi olarak adlandırılıyor. Dar yollara sahip dar merdivenleriyle... Fazlasıyla dikkat çeken, köşkleri; farklı hikayelerin yeri olmuş. Hala varlığını sürdüren, bakarken kendimizden geçtiğimiz yalılarıyla yazdıkça da bitiremediğimiz Arnavutköy' ü.
Her mevsimin tadını çıkarabilirsiniz burada. Sahip olduğu kafeler, balıkçılar, restoranlar farklı bir hava katarak denizi izleme, hissettme rahatlığından faydalanmasına da ortam hazırlamıştır.
Sonradan eklenti olarak yapılan yapılar Arnavutköy' ün doğasından, tarihinden hiçbir şey çalmamış, güzelliğini hep ön planda olduğunu hissettirmiştir, göze rahatsızlık da vermemiştir.
Arnavutköy, Boğaziçi’nin Avrupa yakasında yer alır. Beşiktaş ilçesinin sınırlarına yakın olup, köklü ve tarihi yapısı ile ünlü bir semt. Gaziosmanpaşa semtine ait, deniz yakınlığıyla parıltılı bir semt.
Tepeleriyle otantik yapısını korumuştur.
Tarihin ilk çağlarında Arnavutköy' ün adı '' Hestai'' imiş. Sebebi etrafında kireç ocakları bulunduğundan dolayıymış. Daha farklı isimleri de var: "Promotu" ve MS. 6. yüzyıldan itibaren de "Anaplus" olmuş.
Beşiktaş ilçesine bağlanmış daha sonra. Arnavutköy, önceleri birkaç ayazması (Ortodoksların su kaynaklarına verilen isim) olan küçük bir boğaz köyüymüş ve son olarak İstanbul’un fethinden sonra Arnavut asıllı yeniçeriler yerleşmiş. Bundan dolayı Osmanlı döneminden bu yana Arnavutköy olarak adı geçmiş.
Bazı kaynaklarında Bizans döneminde üzüm bağlarıyla ve Osmanlı zamanında çileğiyle meşhurmuş.
19. yüzyıldan itibaren Arnavutköy halkının çoğu Rum ve Museviler olmuştur. Böylece Rum köyü olarak adlandırmışlar. 2.Mahmut zamanında müslümanlar yerleştirilmiş. Osmanlı' nın sonuna doğru eğlence yerlerinin yer alması sebebiyle Küçük Beyoğlu denilmiş.
Türlü sebepler neticesiyle eski evler yıkılmış, yollar otobüs yolu haline getirilmiş. Yangınlar baş gösterince de Arnavutköy' ün en büyük yalısı olan Ayaz Paşazade yalısı yanmış sonraki yıllarda uygun hale getirilmiş.
Birde Arnavutköy sahil yolunda bulunan Tevfikiye Cami, 2.Mahmut, oğlu Şehzade Tevfik adına yapmıştır.
İzzebat Kasrı da Arnavutköy' de set üzerine yapılmıştır. Çeşitli sebeplerle kullanılan yer, yanmış yalılar arasına girmiş ve tekrar inşası ile Boğaz' da yerini almış.
Anlattığım masal kentini andıran Arnavutköy'de yaşam hala devam etmekte.
Acaba yaşayanlar da geçmişin etkisinde midirler?
Bir bakışta binler soru sorduran, hayale sığmayan Arnavutköy, bağrında yaşattığı insanların da kulağına geçmişini fısıldamış mıdır?
Ah keşke yazabildiğimden fazla yazsam da tarihinde bir parça da ben yer tutsam.
Benim kulağımdan hiç gitmeyen bir fısıltı halinde hala.