Aşkın ateşi yakarmış ateşi: Erotomani

Hangi ateşte yanmayı dilerdin?

Halk arasında “Karşılıksız Aşk Sendromu” ve “Eros Hastalığı” olarak bilinmekte olan erotomani; kişinin yüksek statü sahibi bir kişi tarafınca sevildiğine inanmasına yönelik sanrıları içerisinde barındıran bir sendromdur. Erotomani hastalığının adı Yunan mitolojisinden de tanıdığımız Eros'tan gelmekte.

Bazı kaynaklarda hastalığı ilk teşhis eden doktor olan de Clerambault adıyla da anılmakta olan bu psikolojik rahatsızlık temelde bireyin herkesi kendine aşık sanması durumudur. Bu kişiler kendilerinden haberleri dahi olmayan kişilerin kendilerine aşık olduğu ihtimaliyle yaşarlar. Bu kuruntu durumu bir ay, bir yıl veya bir asır sürebilir. Karşısındaki kişi herhangi bir ilgi göstermese bile erotomaniye sahip şahıs ondan gelen her sinayli kendi aleyhine algılayabilir.

Bu "Aşk Hastalılığının" gözlemenebilen belirtileri karşı cinsle ilgili hayaller kurmak, bu kurulan hayalleri gerçek gibi yaşamak, ünlü biri tarafından sevildiğine inanmak (Ünlülere Tapma Sendromu'nda da bu iki etki görülebilir), söz konusu kişiyle temas kurmaya çalışmak, sürekli takip etmek, yaşanmamış olaylara inanma ve yaşanmış gibi anlatmak, gerçekleri yok saymak, kıskançlık hissi yer almaktadır.

Erotomani hastası kişilerin ilgi duydukları bireyden geri dönüt beklentileri normalden farklıdır. Herhangi bir hareket bile onlar için yeterlidir, bu durum şu sözle açıklanabilir; bir insan bir yere bakıyorsa orada ilgilendiği bir şey vardır. Bir insan bir yere bakmıyorsa orada ilgilendiği bir şey kesinlikle vardır. İşte Erotomani hastalarının düşünceleri buna benzer.

Birey bunları kafasında kurduktan sonra şayet istediği gibi sonuçlar alamazsa, karşı taraftan bir dönüt göremezse hastalık kendisini Erotomanik Hezeyana çevirebilir. Erotomanik hezeyan yaşayan kişi aşkının yalan olduğuna dair söylenen hiçbir şeyi kabul etmez bir nevi erotomanik hezeyan gerçeklik çarpışması sonucu yaşadıkları hayal kırıklığının tanımıdır. Oluşturdukları dünyanın yıkılması sonucunda birey bunalıma girer.

Erotomani son yıllarda yaşanan birkaç olay yüzünden bilinirliğini arttırmış bir psikolojik rahatsızlık olmaya başlamıştır. Christina Grimmie 2016 yılında Orlando'da konserdeyken takıntılı bir "hayranı" tarafından, Rebecca Schaeffer 1989 yılında Baba III için deneme çekimlerinden sonra kariyerinin başından beri onu takip eden bir "hayranı" tarafından öldürüldüler.

Buna benzer olaylar dizilere de konu edildi yıllarca. Adını Feriha Koydum dizisindeki Cansu dizinin başından beri Emir Sarrafoğlu'na karşı derin bir hayranlık duyuyordu. Dergilerde onun haberlerini görüp sinir krizleri geçiriyor, öfke nöbetleri yaşıyordu. Dizinin ilerleyen bölümlerinde bu takıntısı hem kendine hem Emir karakterine zarar vermeye başlamıştı aynı Masumiyet dizisindeki gibi. Masumiyet dizisinde de Ela karakteri İlker karakterine karşı önlenemez bir hayranlık duyuyor ve kendi dünyalarında onu ilahlaştırıyordu. Öyle ki Ela karakteri psikolojik şiddetin dışında fiziksel olarak da şiddet görmeye başladığı halde bile İlker karakterini sevdiğini dile getiriyordu.