Ay Bana Bir Şeyler Oluyor: Stendhal Sendromu

Sanat sanat için midir, toplum için mi yoksa ruhumuzu doyurmak için mi?

Daha önce hiç gördüğünüz bir manzaranın güzelliğinden etkilendiğiniz, kendinizden geçtiğiniz, büyülendiğiniz oldu mu? Bir tablonun, bir heykelin veyahut bir şarkının üzerinizdeki böylesine büyük bir etki bırakabilmesine Stendhal Sendromu deniyor.

Stendhal Sendromu tanım olarak, kişinin 'kusursuz' bir sanat eserinin ihtişamı karşısında kendinden geçme haline denmekte.  Dissosiyatif ataklar, geçici hafıza kaybı, paranoya, halüsinasyonlar ve geçici “delilik” görülen semptomlardan bazıları. Sanat zehirlenmesi, hiperkültüremi veya turist hastalığı olarak da bilinen hastalığa ismini veren Fransız yazar Stendhal, 19. yüzyılda Floransa'da bulunan Santa Croce Bazilikası'nı gezerken kendini rahatsız hisseder. Kendisi hislerini şu şekilde tasvir eder:

'Floransa’da olmaktan, o muhteşem insanların mezarında dolaşmaktan dolayı kendimden geçmiştim. Bu yüce güzelliğin düşüncesi beni avuçları içine almıştı. Bir an ilahi hislere gömüldüm. O an her şey ruhuma sahicilikle hitap etmeye başladı. Ah, keşke unutabilsem. Kalbim hızla atmaya başlamıştı. Hayat gözlerimin önünden çekilmişti. Yürürken yere yuvarlanıp gitmekten korktum.'

2018’de Floransa’nın ünlü müzelerinden Uffizi Galerisi’ni gezen bir sanat severin başına geliyor Stendhal Sendromu, Venüs’ün Doğuşu tablosunu gördüğü sırada kalbi duran kişiyi orada tesadüfen bulunan bir doktor hayata döndürüyor.

Clyde Haberman’ın raporuna göre ise, 22 yaşında Lucy adlı bir turist kutsal temaların işlendiği sanat eserlerinin bulunduğu Uffizi Galerisi’ni gezdikten birkaç gün sonra şarkı söyleyen melekler gördüğünü, geçmişte yaşayan bir rahibenin reenkarnasyonu olduğunu ve kimsenin bilmediği bir kutsal yere doğru çağrıldığını anlatmış.

Türk Edebiyatında da buna benzer olayların yazıldığı eserlere rastlamak pek tabi mümkün. Yarin kirpiklerinin oka benzemesi, bakışının yüreği delip geçmesi, bir yudum sâki içip sarhoş olmak gibi unsurlar Stendhal Sendromuyla bağdaştırılabilir.

(Fuzulî, Leyla vü Mecnun’dan)

Hayrânlığı ol makâma yetdi

Kim düşdi ayakdan ussı getdi

Günümüz Türkçesiyle:

Hayranlığı o dereceye vardı ki;

Yere düştü ve kendinden geçti.

Daha önce bu sendromun tepkilerini yaşadınız mı bilemem ancak ben buna benzer bir kalp çarpıntısını ilk Akvaryum Koyu'na gittiğimde yaşamıştım. O kadar etkilenmiştim ki gördüğüm manzaradan bir süre konuşamamış sadece etrafı izleyebilmiştim. İlk defa kendi gözlerimle Sidamara Lahdi'ni gördüğümde de buna benzer bir şekilde hayranlık uyanmıştı içimde. Peki sizler bu sendromu yaşabilme şerefine nail olmayı ister miydiniz?