Aylak Adam
Okuyanların ya çok sevdiği ya da nefret ettiği Aylak Adam kitabının incelemesi.
Aylak olmak zordur. Çünkü işi olanlardan daha çok düşünmeye vakit vardır.
Aylak Adam, Yusuf Atılgan’ın yayımlanan ilk romanıdır. Kitapta C. olarak bahsettiği karakterin yaşadığı topluma ve ayrıca kendisine yabancılaşmasını, yaşadığı bunalımları ve entelektüel şehirli bir birey olarak sorunlarını işler. Türk edebiyatında önemli bir yere sahiptir.
Atılgan, bu romanda olayları C. isimli karakterin merkezde olacağı şekilde aktarmıştır. C. çalışmasına gerek olmadan hayatını idame ettirebilecek bir mirasa sahip, yalnız ve tüm gününü “aylaklık yaparak” geçiren 28 yaşında bir adamdır. Yazarın başkarakteri simgesel bir işaretle vermesi, kendini bulamayan ve var olmayı kabul edemeyen bir varlığı simgelemektedir. Öyle ki C., varoluşunun inkâr edildiğini hisseden, kendi varlığına ait olumlu duygular besleyemeyen ve benlik onaylanması sorunu yaşayan birisidir. Kitap 4 bölümden oluşur ve her mevsimde bir arayış içinde olan C.’nin yaşadıkları anlatılır.
Kitapta C. hep birilerini aramakta, birilerini bulmak istemekte, çocukluk anıları arasına sıkışıp kalmakta ve babasına büyük bir nefret duymaktadır. Ona göre insanların “modern” dünyaları değersizdir. Toplumsal hayatta sıkışmış kalmış kesim baskıcıdır. Bu sebeple kendisini toplumdan soyutlar, başka bir dünya arayışına girer. Toplumun yarattığı normlar ona göre gereksizdir ve aile kurumunu eleştirir. Ona göre gerçek aile ve toplum yapısı sadece iki insandan oluşur: birbirini seven iki insan.
C.’nin yaşadığı çocukluk travmaları bütün yaşamını etkilemiştir. Babasına benzememek için her şeyi yapar ve bu cümle durumu en iyi şekilde özetler “Babam adamsa ben olmayacaktım.” Annesi, C. küçükken ölmüş, onun yerine teyzesi Zehra’yı koymuştur. C.’nin oidipus kompleksi teyzesi üzerinden gelişir ama tam olarak tamamlanamaz. Düzgün tamamlanmaması sebebiyle C. yaşamı boyunca sürekli babasından kaçar, ona benzememeye çalışır. Hayatına giren kadınlarda hep annesi ve teyzesinin bütünlüğünü arar.
Yusuf Atılgan’ın romanını oidipus kompleksinin bireyin yaşadığı sosyalizasyon sürecinde ne kadar önemli olduğunu “yabancılaşma” teması üzerinden işlediği görülmektedir. Annesini küçük yaşta kaybetmesi, baba adı metaforunu tamamlayaması, teyzesini annesi yerine koyması C.’nin yaşamındaki arayışın temelini oluşturur. Fakat C.’ye göre önemli olan onu bulmak değil aramaktır. Romanda da bu arayışın sonuçsuz olduğu çok kez ima edilir. Yusuf Atılgan da aylaklığı, olmayanın peşinde koşmak olarak tanımlamıştır.