Baby Reindeer
Netflix'in gerçek hikayeden uyarlanan yeni dizisi Baby Reindeer, hem çok beğenildi hem de çok tartışıldı.
İskoç komedyen Richard Gadd, başına gelen travmatik bir olayı kaleme alarak önce bir tiyatro oyununa sonra da Netflix’in yeni yapımı olarak bir dizi senaryosuna döküyor. Böyle de bırakmıyor ve başrolü de kendi üstleniyor. İskoç komedyen Richard Gadd’ın 20’li yaşlarındayken bir “stalker” ile yaşadığı olayları anlatan dizi, dizi olmadan önce Edinburgh Fringe Festivali’nde tek kişilik bir gösteriydi.
Baby Reindeer, bir “stalker” hikâyesi olarak başlayıp dallanıp budaklanan ve bambaşka yere giden bir hikâye. Yedi bölümden oluşan dizi, her bölümünde yeni bir katmana kavuşuyor, seyirciyi de duygudan duyguya sürüklüyor. Bazen kara komedi bazen gerilim bazen de dram ağır basıyor ama bütününde hepsi çok dengeli kullanılıyor.
Gadd, dizideki çok az kurgu olduğunu belirterek "Hikayenin iskeleti kesinlikle doğru. Ama gerçek hayatta bu kadar ürkütücü ve heyecan verici değildi. Tacize uğradığınızda en çok hissettiğiniz şey, amansız bir bıkkınlık ve hayal kırıklığıdır. Seyircinin bunu hissetmesini istemedim" diyor.
Bir sapık tarafından yıllarca takip edilen Richard Gadd yaşadığı travmatik olayı anlattığı dizide, İngiltere’de bir barda çalışan başarısız komedyen Donny Dunn olarak, bir gün bara gelen bir kadına yardımcı olmak için bir bardak çay ikram ediyor. Fakat o çayın hayatını kabusa çevirecek günlerin ateşini fitilleyen kıvılcım olduğunu bilmiyor tabii ki. 34 yaşındaki komedyen sadece çay ikramında bulunduğu sapığı tarafından 5 yıl boyunca 40 bin e-posta, 740 tweet ve 350 sesli mesajın yanı sıra yüzlerce mektupla taciz ediliyor. Ünlü komedyen Gadd bu durumu polise bildirmesine rağmen hiçbir olumlu sonuç alamayınca yaşadıklarını önce bir tiyatro oyununa ardından da dizi senaryosuna dökerek izleyicileri ile paylaşıyor. Ve ortaya da Baby Reindeer dizisi çıkıyor.
Usta yönetmen Stephen King'in de beğenisini kazanmış dizide, Donny Dunn geçmişinde yaşadığı bazı travmaların sonucunda sevilmeye ve ilgi görmeye muhtaç. Birçoğumuz daha en başta şüphelenmeye başlıyoruz, sıkıntının boyutunu tanımlamaya çalışıyoruz ve uzaklaşmasını istiyoruz. Maalesef Donny'nin içinde bulunduğu duygusal boşluk bu ‘redflag’leri gözardı etmesine sebep oluyor.
Temelde Martha’nın hacimli bedeniyle ve yüksek sesli kahkahalarıyla, yani var oluşuyla dünya üzerinde kapladığı alan, Donny’nin cılız bedeniyle ve görünmez var oluşuyla kapladığı alanla taban tabana zıt. Donny, Martha’ya şefkat duymanın yanı sıra, Martha’nın var oluşundan büyüleniyor. Deli ama zeki, komik, esprili, gözlerinden fışkıran aşkın çocuksu bir yanı var. Geçmişte onu bu deliliğe iten şeyin ne olduğundan bağımsız bir şekilde, bugün olduğu yerde özgür biri. Donny ise belki kendini bıraksa Martha gibi delireceği bir travmayla normal bir insan gibi yaşamaya çalışan, arafta kalmış ve sıkışmış biri.
Spoiler içermeden, Donny’nin sonunda harika bir hayatı olacağına inandığımız için ne kadar aptal olduğumuzu duyarak bitiyoruz diziyi. İyileşmek bir travmayı anlatıp kurtulmak kadar basit bir şey olmuyor çoğu zaman. Bazen daireler çizdiğimiz, başa dönüp durduğumuz, benliğimizin farklı yanlarını deneyimlediğimiz uzun bir yolculuk olarak karşımıza çıkıyor. İşte bu dizide de bu gerçeklik çarpıyor suratımıza.
İçeriği hakkında fazla bilgi vermeden bahsettiğim yazımın sonucu olarak; son dönemin en çarpıcı yapımlarından olan bu başarılı ve farklı diziyi mutlaka izlemenizi tavsiye ederim.
Sent from my iPhone.